Sadece Sabah Namazı Mı Şahitlidir (?) - Dr. Hasan YAĞAR

Sadece Sabah Namazı Mı Şahitlidir (?)


Seccade ile barışık olan her bir insanımıza, sabah namazının şahitli olduğu hep anlatıldığı için bu kardeşlerimiz de bunu böyle bilmektedir. Peki diğer namazların şahitli olup olmadıklarına acaba hiç kafa yorulmuyor mu? Bence yorulmuyor. Çünkü özellikle akıllı denen cep telefonlarının muhtelif imkânlarından da yararlanılarak bu husus daima öne çıkarılmaktadır. Aslında insanımız bu konuda böyle düşünmede fevkalade haklıdır. Zira çok eski kaynaklardan anlatılıp süre gelen bu husus ister istemez insanımızı bu yönde düşünmeye mecbur kılmaktadır. Konu ile ilgili iki önemli esası tespit ettikten sonra bu meseleye tekrar dönmeyi yeğleyeceğiz. Bunlardan bir tanesi, söz konusu ayetin yeni harflerle orijinal metni; diğeri ise bu ayete verilen muhtelif mealler olacak.
    Bakınız bu husus, yani sabah namazının şahitli olduğu meselesi (?)  İsra Suresinin 78. Ayetinde orijinal olarak şöyle ifade edilmektedir: “Ekimis salâte li dulûkiş şemsi ilâ ğasakil leyli ve Kur’ân’el fecri, inne Kur’ân’el fecri kâne meşhudâ (meşhuden)."
    AYETİN MEALİ: Güneşin zirveyi aşıp (Batıya) ağmasından gecenin karanlığının iyice çökmesine kadar (geçen zaman dilimlerinde) namazı hakkını vererek kıl. Ve bir de sabah (namazı) okuyuşunu. Unutma ki sabah okuyuşu, oldu olası (insanı her tür manevi) algıya açık hale getirir”. (Mustafa İslamoğlu)
    AYETİN BİR BAŞKA MEALİ: “Güneşin batmaya yüz tutmasından, gecenin kararmasına kadar namaz kıl. Tan ağarırken de Kur’ân oku. Doğrusu tan ağarırken Kur’ân okumak görülmeye değer”.  (Prof. Dr. Hüseyin Atay).
    AYETİN BİR BAŞKA MEALİ: “ Güneşin sarkmasından (aşağı kaymasından) gecenin kararmasına (yatsı vaktine) kadar namaz kıl. Ve sabahın Kur’ân’ını (uzunca Kur’ân okunan sabah namazını) da (unutma). Çünkü sabah Kur’ân  (okuması) görülecek şeydir”.  (Prof. Dr. Süleyman Ateş).  
    AYETİN BİR BAŞKA MEALİ: “ Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar namaz kıl ve sabahın Kur’ân’nı da unutma. Çünkü sabahın Kur’ân’ı görülecek şeydir”. (Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı).
    AYETİN BİR BAŞKA MEAİL: “ Güneşin batmasından gecenin tam kararmasına kadar namazını kıl, fecrin yoğunlaştığı zamanda da. Fecrin yoğunlaşması güzel görülen bir zamandır”. ( Dr. Sonia Cihangir).
    AYETİN BİR BAŞKA MEALİ: “ Güneşin zevalinden (öğle vaktinde batıya kaymasından) gecenin karanlığına kadar (belli vakitlerde) namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazı şahitlidir”. (Diyanet İşleri Başkanlığı).     
    Görüleceği üzere işin aslında asla şahitli bir namaz olduğu söz konusu değil. Ancak sadece Diyanet İşleri Başkanlığı mealinde böyle bir söz geçmektedir ki bu da yukarıda değinip de aşağıda detaylandıracağımız bazı açıklamalara dayandırılmış gözükmektedir.
    Bu konuda fikir serdedenlerin “MEŞHUD” kelimesine takıldıkları anlaşılmaktadır. Oysa Arapça dilinde bu kelimenin sadece şahitlikle alakası olmayıp; şahitlikle birlikte görünen, idrak edilen, müşahede edilen/gözlemlenen gibi en az üç anlamına daha tesadüf edilmektedir. Kaldık ki bu konu tamamen gözlem ile alakalıdır. Naçizane olarak yaptığımız bazı araştırmalara göre bu müşahedenin, yani gözlemin, fecir ile birlikte bir Rabbani Rahmet olarak aydınlığın karanlığı yok etmeye başlaması olayıdır. Zira bu vakitten itibaren, başta insan olmak üzere tüm yaratılmışlar yepyeni bir vakte, güne hazırlanmaktadırlar. İşte müşahede edilen bu olay, nurun zulmeti kovarak yer küreye yeni bir hal ve tavır kazandırmasıdır ki bu da sadece ve sadece Yüce Yaratıcının yapabileceği bir iş olmaktadır. İşte sabah namazına kalkmış olan bir mümin bu İlahi senaryoyu müşahede ederek Rabbinin azametine bir daha tanık olmaktadır ki âcizane kanaatimiz bu yönde yoğunlaşmaktadır. Meseleye, namaz kılan mümin tanıklık etmektedir. Yoksa melekût âleminin sadece bizim sabah namazımıza tanıklık ediyor olması ve bazı kaynaklarda zikredildiği gibi bu eylemi sabahçı-akşamcı meleklerin Allah’a arz edecekleri hususu, Yüce Yaratıcının Kâf Suresinin 16. Ayetinde zikrettiği üzere “Ben kuluma şah damarından daha yakınım”  tespitine taban tabana zıtlık arz etmektedir. Bir de Ayetül Kürsi diye bilinen Bakara Suresinin 255. Ayetinde zikredildiği üzere: “…O, diridir, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, varlıkları ayakta tutarak gözetip durandır…”.  Tüm bu söylenenler acaba bu ayetin bu hükmüne de aykırılık arz etmiyor mu ki aşağıda zikredeceğimiz tespitlerde söz edildiği üzere melekler, sabah namazı kılan kulunun bu durumunu Allah’a arz edecekler. Efendim etmeyin eylemeyin insanımızı İlahi hakikatten yoksun kılmayın. Ve melekleri gece meleği ve gündüz meleği diye fabrika işçileri veya polis ekipleri gibi vardiya haline sokup aslı esası olmayan ve dahi hakkında İlahi bir tespit dahi bulunmadığı ve bu suretle akla ve mantığa da ters düşen bu tür tespitlerle insanımızın inanç sıhhatini lütfen fesada uğratmayın. Meleklerin gececi ve gündüzcü oldukları hakkında herhangi bir ayet yok ama Enbiya Suresinin 10. Ayeti ile Yunus Suresinin 100. Ayetinde insanların aklını kullanması hakkında ciddi ikaz mahiyetinde bildirimler var. 
    Bakınız böyle olunca birçok insanımız sabah namazına bu ümitle bağlanarak maalesef diğer namazlarını ihmal edebilmektedir. Buna paralel olarak bir de namazın kazası gündemde tutulmaktadır ki bu, asla Kur’ân’î değil. Bilindiği üzere Hz. Resul’e (s.a.s.) savaşta dahi namazı terk etmeyip kılması ayetle bildirilmişken ve dahi Hz. Resul (s.a.s.) de, uykuda kalmak ve unutmak sebebiyle namazın kaza edilebileceği dışında hiçbir tespitte bulunmamışken hangi yetki ve cüretle böyle bir tespitte bulunulmaktadır anlamak mümkün değil. Bu tespitte bulunmuş veya bulunmakta olanların dayanakları fevkalade çürük olsa gerek. İnsanı bir bakıma tembelliğe itiyor olmasına rağmen namazın kazasını ha bire öne çıkaranlar, namazın yanlış yapmaya asla müsaade etmediğini ve dahi etmeyeceğini her ne hikmetse cemaate hatırlatmamaktadırlar. Naçizane kanaatimize göre esasen ve evvel emirde anlatılması gereken bu olmalıdır. Vaaz eden kardeşlerimiz camiye zaten namaz kılmak üzere gelen cemaate hep namazın faziletlerinden dem vurmaktalar. Bu söyledikleri, namazla başı hoş olmayanlara göredir. Oysa biz biliyoruz ki namaz kıldığı halde ciddi yanılgı halinde olup namazlı bir Müslümana yakışmayacak hareketlerde bulunulduğu hususu, göz ardı edilmeyecek derecede izahtan varestedir. Cami cemaatinin bu yönde irşadı önem arz ediyorken, hiç de isabetli olmamasına rağmen bu yönde ısrar etmenin doğru olmadığını düşünmekteyiz. Rabbim Akıl izan versin ne diyelim.
    Sabah namazının şahitli olduğu hakkında fikir beyan edenler; Tirmizî, Razî ve İbn Kesir’in bu ayetle ilgili tefsirine dayanarak şöyle demekteler: “ Âlimlerin cumhuruna göre, sabah namazında; diğer namazlarda olmayan bir özellik vardır; o da gece melekleri ile gündüz meleklerinin birlikte hazır olup buna şahitlik etmeleridir. Diğer namazlarda ve diğer vakitlerde amellerimizi yazan melekler iki tanedir. Sabah namazında ise gece ve gündüz meleklerinin devir teslimi söz konusu olduğu için, aynı anda dört melek bir arada bulunur. Bundan dolayı sabah namazı şahitlidir. İmamın hemen arkasında yapılan bir devir teslimden sonra, gece melekleri göklere çıkarken ‘Ya Rabbi! Kullarını sana kulluk ederken/namaz kılarken bıraktık’ derler. Yeni göreve başlamış olan gündüz melekleri de ‘ Ya rabbi! Görevi teslim alırken kullarını sana kulluk ederken/namaz kılarken bulduk’ derler. Bunun üzerine Allah meleklere ‘siz şahit olun ki ben kullarımı bağışladım’ buyurur. (bk. Razî, ibn Kesir, ilgili ayetin tefsiri)”.
    “Tirmizi’nin Ebu Hureyre’den sahih olduğunu belirterek rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber(asm) bu ayette söz konusu edilen ‘meşhud namaz’ın hangisi olduğunu beyan ederken, ‘bunun sabah namazı olduğunu, çünkü gece ve gündüz meleklerinin orada bir araya gelip birlikte şahitlik ettiğini ifade buyurmuştur ‘. (bk.Tirmizî, tefsir, 18/Tefsir-i Sureti’il İsra)”. 
    Bakınız ve yukarıda değinildiği gibi bu söylemlerle Yüce Yaratıcı hiçbir şeyden haberi yokmuş pozisyonuna düşürülmüş olmaktadır. İş vardiya ile çalışan meleklere havale edilmiş vaziyettedir. Oysa yukarıda değinildiği üzere konu, Kâf Suresinin 16. Ayeti ile Bakara Suresinin 255. Ayetine tas tamam aykırı bir duruma sokulmuştur. Bir de Enbiya Suresinin 10. Ayeti ile Yunus Suresinin 100. Ayeti ile de çelişmektedir. Zira melek vardiyası ile ilgili herhangi bir ayet yok ama insanın akılını kullanması ile ilgili daha başka ayetler de mevcut.
     Ancak şunu asla göz ardı edemeyiz. Kirâmen Kâtibin denen yazıcı meleklerin durumu asla bu konu ile irtibatlandırılamaz, irtibatlandırılmamalıdır. Zira o melekler İlahi emir gereği kulun her türlü ahvalini defter etmektedirler ki, Ruzi Mahşerde lehlerine ve aleyhlerine birer delil olsun. Zira herkesin defterini okuyacağı İlahi bildirimler arasında yer almaktadır. Herkes ve hepimiz bu defteri ya sağımızdan veya solumuzdan alacağız. Bu husus ayetlerle sabittir. Bunun aksini kimse iddia edemez. Ama yukarıdan beri bahsettiğimiz konu maalesef “bir komediye” dönüştürülmüş gibidir. Yüce Yaratıcının “Ben Her şeyi Bilirim” dediği husus, adeta O bilmiyormuşa çevrilmiştir. Buna cesaret edenlerin cesaretine hayran olmamak elde değil (!).
    Rabbimiz bizleri affetsin ve defterini/kitabını sağından alanlardan eylesin. Herkese selam ve dua ile.  Dr. Hasan YAĞAR.


 

YAZIYI PAYLAŞ!

Yorumlar / 1

  • Omar Faruk | 01 Ocak 2023 21:10

    efendi sizin dediginize göre gidersek , Kiramen katibin meleklerine ne ihtiyac kalir ALLAH bilmiyormu bizim ne yaptimizi meleklere yazdiriyor o zaman ?Elbbete ALLAh her seyi bilyor digerisleri yapan meleklere ne gerek var sizin firkinize göre!

YAZARIN SON 5 YAZISI
18Nis
21Mar
24Şub

ÖRT Kİ ÖLEM

11Şub

Şu İşe Bak

10Oca

BİR YILAN HİKÂYESİ