Recmetme Uygulamasını Kur’ân’a İsnat Etme Israrı - Dr. Hasan YAĞAR

Recmetme Uygulamasını Kur’ân’a İsnat Etme Israrı


Bilindiği üzere ve yaygın olarak konuşulan recmetme cezası, zina edenlere uygulanan bir ceza olarak kabul edilmektedir. Kur’ân’da recmetme ile ilgili olarak bir tek ayet bulmak mümkün değil. Ancak daha önceki kitaplarda mesela Tevrat’ta böyle bir hüküm var. Ama Yüce yaratıcı Tevrat’ta inzal ettiği bu uygulamayı Kur’ân’la değiştirdi ve meseleyi İlahi bir lütuf olarak hafifletti. O halde bu duruma göre Kur’ân’da zina için öngörülen ayetlere bakmak lazım.

      Bu ayetlere geçmeden önce zinanın ne olduğuna değinmek gerekir. Biz pozitif hukukta yani Medeni Kanundaki değil, Kur’ân’daki zina tanımına bakmak durumundayız. Kur’ân hükümlerine göre zina, erkek ve kadının nikâhsız olarak birlikte olmasıdır. Zina eden erkeğe “zâni;” zina eden kadına da “zâniye” denmektedir. Kısacası Yüce Yaratıcı gizli cinsel birlikteliğin yanlışlığını ortaya koymak suretiyle ter temiz bir yaradılış olan fıtrata uygun bir neslin oluşumuna yol göstermiş olmaktadır. Binaenaleyh Yüce Yaratıcı İsra Suresinin 32.Ayetinde:” Zinaya yaklaşmayın.  Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” demek suretiyle işin ne derece çirkin ve insan nesli için ne kadar sakıncalı olduğu konusunda bizleri ciddi manada uyarmış bulunmaktadır.

      Bu konu ile ilgili olarak Kur’ân’daki ayetlerin ve o ayet içeriklerinin şunlar olduğunu görüyoruz:

      Nur Suresi 2. Ayet: Meali: “Zina eden kadın ve erkekten her birine yüz celde[1] (sopa) vurun. Allah ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dininde (hükümleri uygulama konusunda) onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun”.

      Nur Suresi 3.Ayet: Meali: “Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkasıyla evlenemez. Zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu müminlere haram kılınmıştır.”

      Nur Suresi 4.Ayet: Meali: “ Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup sonra dört şahit getirmeyenlere seksener celde (sopa) vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkârdırlar.”

      Nur Suresi 6.Ayet: Meali: “ Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince; onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defada, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah’ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir.”

      Nur Suresi 8.Ayet: Meali: “ Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahitlik etmesi, beşinci defada, eğer -kocası- doğru söyleyenlerden ise Allah’ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır.”

      Nur Suresi 23.Ayet: Meali: “ Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahrette lanetlenmişlerdir. Yapmış olduklarına, dilleri, elleri ve ayaklarının, aleyhlerine şahitlik edeceği gün onlar için çok büyük bir azap vardır.”

      Nur Suresi 26.Ayet: Meali: “Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır. Bu sonuncular -iftiracıların- söylediklerinden çok uzaktırlar. Kendileri için bağışlanma ve güzel bir rızık vardır.”

      Nur Suresi 30. Ayet: Meali: “(Resulüm) Mümin erkeklere, gözlerini -harama- dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarından haberdardır.”

      Nur Suresi 31. Ayet: Meali: “Mümin kadınlara da söyle; gözlerini harama bakmaktan korusunlar. Namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine kadar örtsünler… Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar. (Dikkatleri üzerlerine çekecek tarzda yürümesinler). Hep birden Allaha tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.”

      Yukarıda Nur Suresinin 2. Ayetinde söz geçen 100 celde; hürler için öngörülen bir ceza olup, köle ve cariyeler için öngörülen ceza Nisa Suresinin 25. Ayeti hükmüne göre 50 celdedir. Yani Hürlere ait cezanın yarısıdır. Bu duruma göre recmetmenin, yani taşlayarak öldürmenin yarısının olmayacağı söz konusu olmaktadır. Bu ayet delaletiyle de pekiştirilmiş olarak zâni ve zâniyelerin cezası recmetme değil 100 celde olmaktadır. Kur’ân’ın bu apaçık hükmüne rağmen hâlâ zina için recmetmeyi iddia etmek Allah’a ve O’nun ayetlerine iftira etmekten başka bir şey olmasa gerek. Allah akıl ve izan versin Başka ne denebilir ki!

      Yüce Yaratıcı yeryüzüne öyle bir mesaj iletmiş ki hayatın hiçbir alanını boş bırakmamış. Mesela bu cümleden olarak erkek ve kadınların yekdiğeriyle olabilecek cinsel ilişkileri konusunda biz kullarına yol gösterdiği gibi; erkek erkeğe ve kadın kadına olabilecek şehevi konularda ne yapmamız gerektiği hakkında da bizlere yol göstermiş bulunmaktadır.

      Bu konu ile ilgili olarak Nisa Suresinin 15 ve 16. Ayetlerinin inzal edildiğini görüyoruz.

      Nisa Suresi 15.ayet: Meali: “Kadın kadına hayâsızca davranışlarda bulunanlara/lezbiyenlik yapanlara gelince; onların işlediği bu ahlaksızlığa aranızda dört kişi şahitlik etsin; bunlar onun için şahitlik yaparlarsa, suçlu kadınları ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara tövbe etmeleri suretiyle bir kapı açıncaya kadar, evlerine hapsediniz”.

      Nisa Suresi 16.ayet: Meali: “ İçinizden iki erkek fuhuş/livata yaparsa onlara eziyet ediniz; eğer tövbe edip uslanırlarsa, artık onlara eziyetten vazgeçiniz. Çünkü Allah, tövbeleri kabul edendir, merhamet sahibidir.”  

      Bakınız Yüce Yaratıcının, kadınlarla ilgili 15.ayette yine dört tanık ilkesini egemen kılarak kadının haysiyet ve şerefine ne denli önem verdiği görülmektedir. Ancak ve kanaatimize göre bu tür davranış bir tür psikolojik rahatsızlık olarak kabul edildiği için bu gibi davranışlara tevessül edenlere herhangi bir ceza öngörülmeyerek onların ömürlerinin sonuna kadar evlerde tutulması emredilmektedir.

      Bir başka tespitle recmetme cezasının Kur’ân hükmü olmadığını ispat etmeye çalışacağız. Bu hüküm de Ahzab Suresinin 31.ayetinde yer alan ve Hz. Peygamber (s.a.s)’in eşleri hakkındaki hükümdür: Ayet Meali: Ey nebi hanımları! Sizden kim açık bir hayâsızlık yaparsa; onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah’a göre kolaydır. Sizden kim, Allah’a ve Resulüne itaat eder ve yararlı iş yaparsa onun mükâfatını iki kat veririz. Ve ona (cennette) bol rızık hazırlamışızdır.”

      Bilindiği üzere Kur’ân’da insan cinsi içerisinden sadece kadınlar hakkında ve kadın adını taşıyan bir sure mevcut. Nisa Suresi. Bu da Yüce Yaratıcının kadına ne denli önem verdiğinin bir göstergesi olsa gerek. Zira Yüce Yaratıcı, gerçekten zor olan insan neslinin türemesi görevini kadına tevdi etmiştir. Bu bakımdan Yüce Yaratıcı biz dünyalılara ilettiği en son mesajında, kadının yeri ve konumu hakkında erkeklere ciddi uyarılarda bulunmuş durumdadır. Ama yine tekrar edecek olursak hem kadın hem erkek olarak Kur’ân’ı anlamadık bir dille okuduğumuz için hiç birimiz işin farkında olamamaktayız. Hele kadınlar! Allah rast getire. Allah’ın kendilerine verdiği değerin farkında olamamışlar. Kanaatimize göre maalesef Müslüman kadınının ekseriyeti başka başka mecralarda dolaşmaktalar.

      Bu konuda, bir fikir sahibi olmak isteyen kadınlarımız için bir ayet daha kaydetmek istiyoruz: Ahzap Suresi Ayet 33: Meali: Ey Nebi hanımları! Siz, kadınlardan her hangi biri değilsiniz. Eğer (Allah’tan) korkuyorsanız (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin. Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz etmek istiyor.” 

      Tabi ki bu ayet Peygamber (s.a.s) eşleri için nazil olunmuştur. Ama bunda her bir ümmet üyesi kadının çıkaracağı çok önemli dersler de mevcuttur. Zira “ELÇİ-RESUL” anlamında olarak Hz. Resul (as)’ün görev ve amacını devam ettirmekte olan Kur’ân elan hepimizin anlayacağı dile çevrilmiş olarak elimizin altında, belki de başucumuzda mevcut. Dünya ve ahiret için yegâne rehberimiz olarak ona tabi olmak zorundayız. Aksi halde Öteki Âlemde sıkıntı yaşayabiliriz. Prof. Dr. Mehmet Okuyan hocanın dediği gibi sorular bu kitaptan çıkacak. O halde her bir Kur’ân öğrencisi olarak bizler dersimizi iyi çalışmalı değil miyiz!?

      Sevgili dostlar işte KUR’ÂN bu. Bakınız hayatın hemen her noktasına temas etmekte ve hayatın hiçbir tarafını boş bırakmamaktadır. Ama bizler O’nu anlamadık bir dille güya sevap kazanmak için terennüm ettiğimiz içindir ki O’nun bizlere sunmakta olduğu her bir nimetten mahrum kalmaktayız. Unutmayalım ki anlayarak okumak daha da sevaptır. Peki, ne diye böyle bir sevaba talip olmuyoruz da Kur’ân’ın emrine rağmen başka sevaplar peşinden koşuyoruz ki. Rabbimizden bizlere akıl ve izan lütfetmesin niyaz edelim.

 

 

 

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
18Nis
21Mar
24Şub

ÖRT Kİ ÖLEM

11Şub

Şu İşe Bak

10Oca

BİR YILAN HİKÂYESİ