Şehitlik Mevzuatı Yeniden Düzenlenmeli
UDH Şehit ve Gazi Aileleri Genel başkanı Mehmet Zafer, 'Şehitlik Mevzuatı Aileleri Mağdur Etmeyecek Şekilde Yeniden Düzenlenmeli'
UDH Şehit ve Gazi Aileleri Genel başkanı Mehmet Zafer , görev başındayken çeşitli sebeplerle hayatını yitiren bir çok kişinin şehit sayılmadığını ve bu nedenle ailelerinin mağdur olduğunu belirterek konunun bir an önce ailelerin mağduriyetini giderecek şekilde çözüme kavuşturulması gerektiğini söyledi.
Bir çok şehit ailesinin hukuki mücadele sonunda hayatlarını kaybeden yakınlarının görev şehidi sayılarak, kendilerine “vazife malulü” maaşı bağlanmasına karar verildiğini belirten Başkan Zafer, Şehit ailesini bu kadar mağdur etmenin kime ne yararı var “ diyerek yazılı bir mesaj yayımlayarak mağdur edilen şehit ailelerinin artık sadece kendi acılarıyla baş başa bırakılmaları gerektiğini, acılarının üstüne bir de şehitlik ünvanı almanın mücadelesini vermenin gereksiz olduğunu söyledi.
Başkan Zafer mesajında “Yaşadığımız coğrafyada üstlendiğimiz misyon gereği sürekli terör eylemleriyle, iç kargaşayla ve sınır ötesi operasyonlarla karşı karşıya kalıyoruz ve bunun neticesi olarak ta şehitler ve gaziler veriyoruz. Vatan savunması yaparken girilen çatışmalar sonucu verdiğimiz şehitler ve gaziler bağımsızlığımızın garantörüdür. Şehitlerimizin ve gazilerimizin geride bıraktıkları emanetlerine sahip çıkma noktasında her fert üzerine düşeni yapmak zorundadır .
Çocuğunu,eşini ,kardeşini kaybeden insanın acısına kayıtsız kalmak mümkün değildir.. Çünkü; başka bir acıyla kıyas edilemeyecek kadar can yakıcı olan sırasız ve zamansız bir ölümdür. Askerliğini yaptığı sırada , yol kontrolünde, köy ve ilçelerde vatandaşların güvenliğini sağlarken, şehirde magandalarla,hırsızıyla, çetesiyle,mafyasıyla mücadele ederken yani kısaca görevini yaparken, görev esnasında hayatını yitirenlerin acısını ailelerinden daha fazla kim acı duyarak yaşayabilir.Haberlerde, sosyal medya mecralarındaki başsağlığı mesajları hangi acıyı hafifletir ?
Kamuoyunun yeni bir şehit haberi duyana kadar kolayca unutuverdiği yitirdikleri canlarını hiç unutmayanlardır şehit aileleri. Boynu bükük el kadar çocuklar, daha birkaç yıllık evli taze gelinler, henüz nikah masasına bile oturmaya fırsatı kalmayan nişanlı kızlar, beli bükük anne ve babalar , yüreği yaralı nice bacılar ,kardeşler var bu acıyı hiçbir zaman unutamayanlar. Çünkü onlar, kaybettikleri canlarını bizlerin bildiği şekilde bir takım sayısal veriler olarak değil, hatıralar olarak yaşarlar. Yitip gidenin; kokusunu bilirler, ilk adımlarını bilirler, yaşadıklarını ve yaşayamadıklarını bilirler… Birlikte yaşadıkları güzel günleri, yaptıkları kavgaları bilirler…. Hangi başsağlığı mesajı bu acıyı hafifletir,hangi yardım bu boşluğu doldurabilir ?
Hepimizin paylaştığı veya yapılan paylaşımlarda gördüğü “ Şehidimize Allah’tan rahmet , ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz … Vatan sağolsun..” mesajlarının ardında iş kazası veya görev başında hayatını yitiren bir çok kişinin şehit sayılmadığını biliyor musunuz ?
Evet yanlış okumadınız, bir çok aile görev başında hayatını yitiren şehidinin şehit sayılmadığı haberini definden hemen sonra alıyor ve acı üstüne acı yaşıyor. Çıkacak Adli Tıp raporundan sonra durum netlik kazanacağını kendilerine haber veriyorlar. Görev başında yaşamını yitiren şehidimizin ailesi hukuki yollarla evlatlarının şehit sayılması için mücadele başlatıyor. Canlarından bir parçayı toprağa gömerken hiçbir zaman dinmeyecek ve hafiflemeyecek bir acıyı yaşayan ailelere bir de evlatlarının şehit sayılması için hukuki bir sürecin peşinden koşturmanın ne anlamı var ?
Mevzuatımızda şehitliğin tanımını yapan bağlayıcı bir düzenleme henüz yok. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi bir kimsenin şehit sayılabilmesi için Şehitlik Yönergesi hükümlerine uygun olarak ölmesi gerektiği belirtiyor. Milli Savunma Bakanlığı’nın Şehitlik Yönergesi’ ne göre;
1) Fiilen ateş altında ölenler,
2) Harpte yaralanıp tedavi sırasında ölenler,
3) İç güvenlik görevlerinde veya terör ve anarşi ile mücadelede ölenler.
İç güvenlik görevinde yaralanıp tedavi sırasında ölenler,
4) Eğitim Ya da Tatbikat Yapan Askerlerden Görev sırasında veya görev yerinden ayrıldıktan sonra meydana gelen olayda ölenler,
5) Görev sırasında yaralanıp da sonradan bu yaranın sebep ve tesiriyle ölenler,
6) Kaçakçılığın men ve takibinde çatışmada ölenler,
7) Sınır emniyet hizmetlerinde iken silahlı çatışmada ölenler,
8) Sınır emniyet hizmetine yönelik faaliyetler sırasında kaza ve olaylarda ölenler,
9) Aileleri istediği takdirde; ölen savunma bakanları, orgeneraller ve oramiraller,
10) TSK mensubu ve ayrılanlardan asker olmaları nedeniyle teröre maruz kalmaları sonucu ölenler,
11) Herhangi bir askeri tesisin afetlere maruz kalması sonucu ölenler,
12) Vazifeli olarak askeri uçak veya helikopter, gemi ve denizaltının herhangi bir sebep ile düşmesi, batması, infilak etmesi sonucu ölenler,
13) Görev için yurt dışında bulunan TSK personelinden; bu görevlerinden dolayı maruz kaldıkları tedhiş veya suikast sonucu ölenler şehit olarak tanımlanmaktadır.
Anayasamızın 125. maddesine göre, idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Ancak; idarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği Anayasa’da belirtilmediği için bu boşluk yargı kararları ile doldurulmaya çalışılmıştır.
Askerlik hizmetini ifa ederken veya görev başındayken vefat eden kişilerin şehit kabul edilip edilmemesi tartışmalara yol açan bir konudur. Bu konunun aileleri mağdur etmeden en kısa bir sürede çözüme kavuşturulması için gerekli bir çalışmaların tamamlanması gerekiyor ve ailelerin mağduriyetinin giderilmesi gerekiyor.
Bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet , ailelerine ve bütün milletimize sabırlar diliyorum “ dedi.