Meral Akşener, Canlı Yayında Soruları Cevapladı

Meral Akşener, Canlı Yayında Soruları Cevapladı

İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener, Karar TV YouTube kanalında “Gündem Özel” programına konuk olarak Elif Çakır ve Taha Akyol’un sorularını cevaplandırdı.
Akşener’in önemli açıklamalarda bulunduğu programın satır başları şöyle: 
ALLAH, DÜN SÖYLEDİĞİNİ BUGÜN PATRONUNUN ELİNİ ÖPEREK YOK FARZETTİRMEK ZORUNDA BIRAKMASIN
Bence soruşturma izni vermeyeceğim demek çok vahim bir şey. Silahlı bir gücün başındasınız siz. Çıkıyorsunuz diyorsunuz ki, o suçlu ama soruşturma açmayacağım. Bu kanun yok, hukuk yok demek. Bu tek adam rejiminin yatayda ve aşağıdaki davranış biçimi. Ben 8 ay bakanlık yaptım. Gün Sazak’ı arkadaşlar hatırlatıyor o da altı ay yapmış bugün bile dualarımızda yer alan gümrüklere yaptığı o namuslu tutumun bugün bile konuşulduğu stajyer bakandı. Rahmetli Erbakan Hocanın Başbakanlığında İçişleri Bakanlığı’nı yürüttüm, biz görevden alınmadık biz o günün vesayet odakları tarafından düşürüldük. Bu stajyer bakan vesayet odaklarına kafa tuttu ama patronunun önünde kafayı eğmedi. Allah böyle dün söylediğini bugün patronunun elini öperek yok farzettirmek zorunda bırakmasın. Bütün bunlar bu tek adam rejiminin Türkiye’ye getirdiği sonuçtur.   
BU TRAJİKOMİK BİR MESELE 
Bugün kadir gecesi Allah bütün dua edenlerin dualarını kabul eylesin. Biz Allah’a dua ederiz. Orada bir kişi var türbede. Oralarda dua edersin. Fatih Sultan Mehmet Han’a hepimiz saygı göstermek durumundayız. Ama türbe tekmelenmiyor, içeriye zaten girdiğinizde dua ediyorsunuz. Bu trajikomik bir mesele. 
AŞI BECERİKSİZLİĞİNİN FATURASINI BENİM ÜZERİME, İYİ PARTİ ÜZERİNE BIRAKMA EYLEMİ BU
Ben hem pandemi için hem dış politikadaki sıkışıklık için memleket masası toplantısı önerdim. Buna karşılık hem küçük ortaktan hem büyük ortağın parti sözcüsünden hakarete maruz kaldım. Yapıcı olmaya gayret ettik. Bizim derdimiz iktidar yıpransın diye millet acından ölsün değil. Dedik ki, Sağlık Bakanı’nı ben kişi olarak arkasında durmaya çalıştım. Çünkü bilim kurulunu kurdu, doğru bulduk. Sık sık kamuoyunu bilgilendiriyordu doğru bulmuştuk. Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı mezalim Çin’den aşı almayın manasına gelmedi bizim için. Çünkü biz rasyonel düşünen insanlarız. Çin’in yaptıklarının kabul edilebilmesi mümkün değil. Kocasının evinden çıkarılıp Çinli erkeklerin koyulduğu bir sistemden bahsediyoruz. Öldürülmeye maruz kalan insanlardan bahsediyoruz. Madem Çin ile bu kadar ahbaplıkları var bu arkadaşların o zaman bu aşıyı alırım ama buradaki bu meseleyi çöz demesi gerekirdi. Kendi beceriksizliklerini benim üzerime bıraktılar. Çok daha vahim Çil ile aramızdaki hassas mevzuyu kaşıyarak diyor. Burada söyleyecek kelime bulamıyorum. Aşı beceriksizliğinin faturasını Benim üzerime İYİ Parti üzerine bırakma eylemi bu.  Sonuçta böyle bir beceriksizlik ortaya çıktı, ne yapsın Sağlık Bakanı? Sayın Cumhurbaşkanı böyle bir durumda elini yıkayıp çıkacaktır. Sağlık Bakanı da diyor ki, ben masumum suçlu Meral Akşener. 
PLANLI HESAPLI KAPANMA İLAN EDİLMİŞ OLSAYDI BÖYLE OLMAZDI 
İsrafın önüne geçin dedik. Kamu Özel Sektör iş birliği içerisindeki ödemeleri mücbir sebep nedeniyle erteleyin dedik. Tüketimi ve sanayinin işlemesinin yolları var, bunun için gerekirse para basabilirsiniz ama parayı geri çekme sürecini doğru tespit edin dedik. Kişi başı esnafa 10 bin destek verin dedik. Aile bireylerine 500 lira verin dedik. Kiraları bir süre almayın dedik. Bunlarla ilgili her birinin kaynağını da söyledik. Bir şeye karar veriliyor ben yaptım oldu, sonra göç yolda düzeltiliyor. Sayın Erdoğan kapanmayı ilan etti, o konuşmanın yüzde 70’i Biden’la yüzde 25’i kapanmayla ilgiliydi. Daha sonra pazarların açılması gerektiğini anladılar şimdi pazarlar açılıyor. Bu önceden düşünülse, kurumlardan bilgiler alınsa, STK’lardan görüşler alınsa dönülse muhalefetin de görüşleri alınsa, akademinin görüşleri alınsa bu kapanma ile ilgili eylem planını hesaplı kitaplı ilan edilmiş olsa biz bunları yaşar mıydık? Yaşamazdır.
ASLINDA BUNUN CEVABINI DAMAT BAKAN VE SAYIN ERDOĞAN’IN VERMESİ GEREKİR
Şimdiye kadar hep kredi yardımı yapıldı. Kaynak ayırma işi tercihle alakalı bir şey. 100 milyar liralık bir paket açtılar, bina stoklarına yönlendirildi, dolar alındı, sonra dolar patladı. Merkez Bankası faiz artırdı başkan gitti, ikinci başkan faiz indirdi yine gitti, şimdiki başkan aynı tutmaya çalışıyor da aynı tutmaya çalıştığı için yakında gider. Faiz sebep enflasyon sonuç iddiasının neticesinde 128 milyar dolar çarçur edildi. Dolar yükselmesin faiz artmasın seçime gideceğiz denildi. Aslında bu cevabını Damat Bakan ve Sayın Erdoğan’ın vermesi gereken bir soru.
ERDOĞAN’A SESLENİYORUM; O BEŞ MAAŞ VERDİĞİN DANIŞMAN YERİNE TERCİHİNİ GENÇLERDEN YANA KULLAN
Ben 20 Ocak 2020’den itibaren 28 İl gezmişim 128 yaklaşık ilçe gezmişim. Birebir şahit olma konusunda Türkiye’de bu konuda söz edebilecek konumdayım. Geziyoruz mesela Konya’ya gittim esnafların dediği; ne güzel siz geldiniz. Diğer ağalar geliyor mu diyorum, nerede abla diyorlar. Ben buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum en azından o illerin milletvekillerini bu insanlara göndersinler ve dertlerini birebir dinlesinler. Ecevit döneminde yazar kasa atılmıştı ve o insan tutuklanmamıştı. Yani ekonomi zordaydı o zaman da o zorluk sebebi ile Başbakanın arabasının önüne yazar kasa attı, derdini dile getirdi. Niye attın, vatan haini, fetocu denmedi. Bu ne demek biliyor musunuz, yokluk var, açlık var. Esnaf geziyorum saat dörtte siftah yapmamış esnaf var. Böyle bir sistemin içinde çocuğuna bakacak, tablet yok, internet yok. Siz akşam eve bir şey götüremezseniz bir babasınız ne yapar o insan normal şartları protesto etmesi lazım. O protestoyu ettiği takdirde ne oluyor bir giriyor hapse çıkamıyor. İntihardan başka çare mi var? Adalet ve hukukun eksikliğine geliyoruz. Beş maaş alan danışmanlar var. Sayın Erdoğan’a sesleniyorum o beş maaş verdiğin danışman yerine tercihini gençlerden yana kullan. Vietnam’da gençler var orada bir hayat kurmuş, bu ülkenin eğitimli gençlerinden bahsediyorum. Aile Bakanını başarısız bulmuşsunuz görevden almışsınız ve ballı maaşlı yerlerin yönetim kurullarına atıyorsunuz, bu nasıl bir şey. 

SİSTEM TASARIMIZI SAYIN ERDOĞAN’A DA GÖNDERECEĞİZ 
Biz bir sistem tasarımı yaptık. Hukuki metnin üzerine giydirilebileceği bir sistem tasarımı. Bu parlamenter sisteme geçişle ilgili kurumlar yok edildiği için, itibarsız hale geldiği için biz bu kurumların tasarımını yaptık. Mesela Danıştay nasıl olacak, Sayıştay nasıl olacak, Anayasa Mahkemesi nasıl seçilecek. Millet iradesinin yansıdığı, hukukun üstünlüğü, artı adaletin sağlanacağı önlemlerin alındığı parlamentonun gücünün yüksel olduğu, yürütmenin de daha hızlı hareket edeceği bir sistem tasarımı yaptık. Kurumlar üzerinden prensipleri tasarladık. Biz bunu kendi içimizde yoğurduk, herkes fikrini söyledi, onu bütün arkadaşlarımız yeniden yoğurdu. Şimdi ben 26’sındaki grup konuşmamda bunu açıklayacağım. Bu bir yol haritası size göndereceğim, akademiye göndereceğim, bütün muhalif partileri dolaşacağız vereceğiz ve  hatta Sayın Erdoğan’a da göndereceğiz. Bu konuda DEVA Partisi ile Gelecek Partisi ile CHP ile görüşmelerimiz var. Diyelim ki, seçim geldi parlamenter demokrasiden yana olanlar birlikte bir ittifak modeli içinde gireceksek o zaman bu yapılanların dışında aynı zamanda bir ilkeler bütünü halinde bir metni imzalayıp biz o seçime gireceğiz.
BAHÇELİ’NİN ANAYASA TEKLİFİ BUGÜNKÜ SİSTEMİ DÜZELTELİM İSE BİZ YOKUZ
Sayın Bahçeli’nin durup dururken partili cumhurbaşkanlığı meselesini getirdi. Bununla ilgili muhalif olan her bireyin söylediği bütün arızalı konuların tamamı gerçekleşti. Uçacaktık, kaçacaktık, ekonomi çıkacaktı ama tam tersine bir sonuçla karşı karşıya olduk. Anayasa teklifiyle, parlamenter sistem ile ilgili çok yol almış parlamenter demokrasiden yana olan ve bu konuda çalışmalar yapmış muhalif partilerin kafasını karıştırıp, gelin biz bugünkü sistemi düzeltelim derse biz yokuz. Sayın Erdoğan partili cumhurbaşkanlığı meselesini talep etti Sayın Bahçeli yerine getirdi. Sayın Bahçeli kendi başına hazırladı mı yoksa tam tersine herkesi düzeltme konusunda ikna edip sonra başka bir şeyle mi çıkar bilmiyorum. Düzeltme konusunda o masaya oturmayacağız.  Biz değişmesini istiyoruz. 100 maddenin 100’de kötü değil ama biz düzeltmek amaçlı bir masada olmayacağız. Biz Sayın Erdoğan’ı da davet ediyorum partili cumhurbaşkanlığı sisteminden vazgeçin, parlamenter sisteme geçiş ile ilgili hepberaber oturup konuşalım. 
İNSANLAR ARACILIĞIMLA, TAYYİP BEY’E SESLERİNİ DUYURMAYA ÇALIŞIYOR 
24 Haziran’da olan herşeyi çalıştım. Güney Doğu’yu çalıştım. Sosyolojiyi çalıştım. İktidar partisi de dahil olmak üzere her bir siyasetçi grubun benim cumhurbaşkanı adayı olabilmek için öldüğüm gibi bir kanaate varmışlar. Bu önerme üzerinden ben Kürtlerle ilgili vicdanlı davranmaya gayret ettim ama bu ne anlaşılmış biliyor musunuz, HDP üzerinden Kürtlere çiçek attığım anlaşılmış. Ben dedim ki, Cumhurbaşkanlığı için partimle beni karşı karşıya getirmek için HDP’ye hakaret ediliyor, sözde HDP ama Kürtlere hakaret ediliyor. Kürtlerin bu devletin yanında yer alıp PKK’nın karşısında yer aldıklarını ben biliyorum. O insanların şehitleri var, gazileri var, seçim kazanmak için bu hakaretlerle karşı karşıya kalmamaları için ben uyarıyorum. Bizim 29 arkadaşımızı Yeni Şafak gazetesi manşet etti, günah, ayıp. Güneydoğuda şehit vermiş insanlar var o insanlara biz borçluyuz. Toptancı genelleyici bir dili kınadığımı ifade etmek istedim. Kutsal olan ne varsa onlar bizi bölmek için kutuplaştırmak için kullanılmış. Gezerken gördüğüm Urfa’da kadınlarla, esnafla, çiftçi ile yaptığımız konuşmalarda hiç önyargı ile karşılaşmadım. Benim aracılığımla Tayyip Bey’e seslerini duyurmaya çalışıyor insanlar.  Eskişehir ve Hakkari’deki gencin derdi aynı. 8-9 yaşında çocuklar tablet istiyor. Mardin’de, Konya’da, İstanbul’da, Aksaray’da, Bursa’da tablet istiyor. 
UMUTSUZLUK VARDI, ŞİMDİ O KALKTI
Biz fakirlik kapanındayız, orta gelirliyi borç tuzağından nasıl çıkarırızı konuşmamız gerekirdi. AB ülkelerindeki refahın bizde nasıl yaygınlaştırılacağını konuşmamız lazım. Bu gençler nerede olduğu farketmiyor ortak özelliği çok ideolojik bir cümle kurana rastlamadım, hepimizden akıllılar. Bir Kürt genci bana aynılaşmayın dedi. Bu bir aklın ferasetin ürünü. Bu gençlerin ortak noktası, nefes alabilmek, iş bulabilmek, hayal kurabilmek. Bu kutuplaşmanın bugün çöktüğünü görüyorum. Ben DEDAŞ diye bir kavramı Urfa’da öğrendim. Bir elektrik şirketi ve çiftçinin durumu vahim. Geldim arkadaşlarla paylaştım bunu ve elektrik şirketlerinin devletleştirilmesi gerektiğine kanaat etti arkadaşlarım. Bu elektrik dağıtımıyla ilgili inanılmaz bir problem var. Öncelik sıralamaları değişmiş, etnik aidiyet üzerinden ne gidiyor, dini aidiyet üzerinden ne dolaşıyor onu görmüyorsunuz. Umutsuzluk vardı şimdi o kalktı. 
SEÇMEN AÇISINDAN YAPMAMIZ GEREKEN ŞEY; BU BÜTÜNLÜĞÜ ÇOĞALTARAK DEVAM ETMEK
Ben her adımda herşeyi şeffaflaştırarak gidiyorum. Ben seçildiğim günden itibaren herşeyi çok şeffaf götürmeye stratejik olarak önem veriyorum. Bizim seçmen açısından yapmamız gereken şey bu bütünlüğü çoğaltarak devam etmek. Üçüncü bir ittifakı doğru bulmuyorum. Ben onlar adına konuşmaktan çekiniyorum, nezaketen. Nazik ve zarif olmaya gayret etmeliyiz o saklı kalmak kaydı ile hem Gelecek Partisi’nin hem Deva’nın Hem Saadet Partisi’nin hem CHP’nin birlikte bir sistemde yer alması gerektiğine inanıyorum. HDP ayrı girmeli benim kendi fikrim.  Biz parlamenter sisteme geçinceye kadar farklılıklarımızı muhafaza edip müştereklerimizi öne çıkarıp hareket etmemiz gerekir. Sayın Erdoğan demişti ki, İstanbul’u alan Türkiye’yi alır. Islak imzalarla yapamadılar, üç kağıt yaptılar millet iradesine el uzattılar. İkinci seçimde 8500 oy farkıyla İstanbullu el koydu. 248 bin muhalif seçmen sandığa gitmemiş ama 350 bin Ak Parti seçmeni gitmemiş. Seçimlere ittifak olarak ortak bir adayla gitmek yararlı olacaktır dersek doğru olur, gitmeli dersem yanlış olur. Türkiye’nin bu ucube sistemin gidişinin önünü tıkayacak toz olmayacağım. 
ESNAFTA AK PARTİLİ KAVRAMI BİTİYOR 
Şu anda erken seçim için bir şey söyleyemeyeceğim. Sahada seçim talebi var. Bunu istiyorlar birinci sesimizi duyurun ikincisi seçimi getirin. İlk Antalya ile başladım ziyaretlerime orada daha az konuşuyordu insanlar dertlerine yönelik. Dertlerin büyük çoğunluğu ekonomi. Ak Partililer biraz daha uzaktı, biz reisten memnunuz diyordu ama hiç kötü birşeyle karşılaşmadım. Ak Partili kavramı bitiyor esnafta. İkizdere’de Yüzde 88 oy aldığınız bir ilçede bir taşocağı açtırmasanız ne olur, doymadınız. Seçmen odaklı millet odaklı şey bitmiş durumda. Kendi doğduğu şehrin bir ilçesini bir taş ocağı için müteahhide tercih etti. Saray ayrı bir evren beş tane maaş alan seni rahatsız etmiyor, görevden aldığın bakanı en önemli kurumlardan birine yönetimi kurulu üyesi yapıyorsun. 

TÜRKİYE ÇİN’İN VE RUSYA’NIN EŞİT BİR ÜYESİ DEĞİL, YANCISI
Cumhuriyetin kurulmasından itibaren bir yolculuk var bir de Tanzimat Dönemine giden bir yolculuk var. Biz batı medeniyeti üretim kalkınma demokrasi, bu yolculuğu cumhuriyette devam ettirmiş. Cumhuriyetin devam ettirdiği yeni dünya düzenine uygun, yeni değer setlerine uygun yenilenerek gidiyorsunuz. Batıyı hedeflemiş ama doğunun devletleriyle dövüşmemiş. Şimdi ne Çin’in ne Rusya’nın yanındaki Sayın Eroğan’ın yönetimindeki Türkiye’nin yancılıktan başka bir durumu yok. Çin’in ve Rusya’nın eşit bir üyesi değil yancısı. Niye böyle sayın Erdoğan bu ülkeyi mal kabul ediyor Şahsım ülkesi, kişisel sevdikleri Türkiye’nin sevdikleri, nefret ettikleri Türkiye’nin nefret ettikleri böyle bipolar bir dış politika anlayışı olamaz. Biz nasıl tarifliyoruz, 21. Yüzyılın değer setleri içerisinde hedef demokrasi, hukukun üstünlüğü, refah, zenginleşme, kalkınma, üretim, bir taraftan da çevremizi ekonomik coğrafya olarak tanımlıyoruz. 
BİPOLAR DEDİĞİM, SAYIN ERDOĞAN’IN SEVMEDİĞİ BİRDENBİRE TÜRKİYE’NİN SORUNU HALİNE GELİYOR
İYİ Parti’nin genel başkanı seçildiğim gün bir yemin ettim vicdanımdan ayrılmayacağıma dair. Beşşar Esad ile görüşülüyor diye duydum inşallah doğrudur dedim. İYİ Parti’nin Genel Başkanı olarak gagalamam lazım hepsini fakat demiyorum o barışın sağlanması lazım, bu insanların bir kısmını hepsini gönderemezsiniz, gitmek isteyen insanların dönüşünü sağlayacak ve güvenliğini sağlayacak sistemin kurulması lazım. Bu insanların buraya getirilmesini sağlayan biziz, Türkiye. Sanane kardeşim Beşşar Esad’dan. Mısır’ın içişlerine karıştık biz. Nursi’yi sevdi kabul, Sisi devirdi. Öldürülmesine asılmasına karşı çıkın tamam ama küstü, Sayın Erdoğan Sisi’ye küstü. Küstüm ver misketlerimi diyeceğine canlı kurtaracak bir imkanın vardı, müzakere konuşma. Biden’ın neredeyse sözde Ermeni lafına neredeyse ben suçlanacağım. Hangi hükümet gelirse gelsin bunlarla bilek güreşi yapıyor. Bugüne kadar o bilek güreşini herkes kazandı. Arkadaşları gitti kampanyasında neredeyse çalıştılar. Bipolar dediğim bu, Sayın Erdoğan’ın sevmediği birdenbire Türkiye’nin sorunu haline geliyor. 
ÇOK İYİ BİR EKONOMİK KADROMUZ VAR
Çok iyi bir ekonomik kadromuz var bizim. Türkiye’de zaten ekonominin patronu güven, güveni sağlayan hukuk, adalet, demokrasi. İlk iş adaleti ve hukukun üstünlüğünü tesis edeceğim diyorum. İki derhal ihale yasasını çok şeffaf hale getirecek bir değişiklik yapacağız. İş insanlarının üzerindeki vergi yükünü kaldıracağız ki istihdam sağlansın. İlan edilmiş kuralları bozmayacağımızı görecekler tedbirleri aldığınız zaman yatırım gelir zaten.  Yatırım güvensizliğin olmadığı, hukukun olmadığı, adaletin olmadığı bir yere gelmez köpek balığı gelir çarpıp gider. Para bulundu tercih yanlıştı sadece betona gömüldü. 
BİR DEVLETİN DERİNİ SIĞI OLMAZ
Bir devletin derini sığı olmaz. Devlet devlettir, kanundur, hukuktur, demokrasidir, kurumlardır. Mesela İçişleri Bakanını bir sözü var mesleğim gereği hepinizle ilgili bilgilere sahibim onları konuşmuyorum dedi. Ben 8 ay bakanlık yaptım benim hiç böyle bir bilgim olmadı. Birileri bilse bile sen bilmezsin sen siyasetçisin. Bir savcının şu ana kadar harekete geçmemiş olmadığına da baktığınız zaman iş çok kötü. Çin’e ümit bağlıyorlar Çin’in bugüne kadar yaptığı gittiği her yerde orayı talan etmek. Koloniler kuruyor Afrika’da onu yaptı. Demokrasisi olmadığı için demokrasi ile yönetilen ülkeye yatırım yapamıyor Çin. Onların demokrasi gibi bir derdi yok. Demokrasinin hesap verebilirlik şeffaflık gibi bir ilkesi var. Buraya geldiği zaman siz kendi devletinize hesap vermek zorunda kalıyorsunuz, Çin’de böyle bir şey yok. 
HER ZAMAN EYLEMLER, OLGULAR VE TUTUMLAR ÜZERİNDEN KONUŞMUŞUMDUR
Soylu diyor ki, Celal Bey çok büyük iyilikler yaptı ve ona hakaret etti dedi. Ben ona çok şaşırdım. Ben Sayın Erdoğan ve Bahçeli’ye hiç hakaret etmedim. Sayın Adan bir beyanatta bulundu hepimize nesebi gayri sahih dedi. Annam Celal Bey oğlum derdi, anama ve hepimizin anasına beraber nesebi gayri sahih diye suçladı. Mahkemeye verildi ve Celal bey berat etti. Ben bunu anlattım, Celal beye hakaret etmişim. Ben hep eylemler olgular ve tutumlar üzerinden konuşmuşumdur. Sayın Soylu şehvetli konuşmayı çok seviyor. 

 
 

Bakmadan Geçme