Genel Başkan Davutoğlu Malatya Hâlâ Enkaz Altında

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, 6 Şubat depremlerinin ikinci yıl dönümünde Malatya'da düzenlenen bölgesel istişare toplantısında konuştu.

Deprem sonrası yapılan çalışmaları eleştiren Davutoğlu, “İki yıl geçti ama Malatya’nın çarşısı bile hâlâ toparlanmadı, vatandaşlarımız büyük mağduriyet yaşıyor” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Değerli basın mensupları, deprem felaketinin 2'inci yıl dönümü vesilesiyle bölgesel istişare toplantımızı Malatya'da yapmaya karar vermiştik. Bugün çevre illerden gelen arkadaşlarımızla birlikte güzel Malatya'mızda, benim destan şehir diye adlandırdığım, gerçekten ülkemizin hemen hemen her alanında örnek şahsiyetler yetiştirmiş, yiğit insanlar yetiştirmiş Malatya'mızda bulunuyoruz. Bizi çok güzel bir ev sahipliği ağırlayan il başkanımıza teşekkür ederim. Tabii buradaki ev sahibimiz Filiz Hanım'a da teşekkür ediyorum. Malatya'ya birçok vasıfla, akademisyen olarak, dışişleri bakanı olarak, başbakan olarak, genel başkan olarak geldim. Ama en hüzünlü gelişim deprem sonrasındaki gelişimdi. Daha sonra bir iki kere daha tabii sürekli raporlar aldık. Yeşim Hanım da buraya görevlendirdim. Burada sürekli raporlar gönderiyor bize. Açık söyleyeyim 2 yıl sonra geldiğimde şimdi yani bu gelişimde gördüğüm manzara beni daha da kaygılandırdı ve hüzünlendirdi. Niçin? Bir kere depremin öncesinde alınması gereken felaketlerin, alınması gereken tedbirler var. Deprem sırasında alınması gereken tedbirler var. Deprem sonrasında ise bir de rehabilitasyon var. Yani depremde canlarımızı kaybederiz, onlar için büyük acılar çekeriz. 50 bin canımızı kaybettik. Kartalkaya yangınında da yakın zamanda kaybettik. Hepsine rahmet diliyoruz. Ama daha sonra hayatın normalleşmesi için yapılması gerekenler de var. Şimdi iki sene sonra bir muhasebe yaptığımızda şunu çok açık söyleyebiliriz. Malatya'da bütün şehirlerde olduğu gibi deprem öncesinde çok vahim hatalar yapılmış. Bostan başı bölgesini o zaman deprem için geldim de ziyaret etmiştim. Malatyalılar, kadim şehir Bostan demişler oraya. Yani Bostan'da 15 katlı binalar yapılması tek bir şeyle izah edilebilir. Açgözlülük, ihtiras, para. Başka hiçbir şeyle izah edilemez. Şimdi o zaman çarşıyı ziyaret etmiştim ki Malatya çarşısı benim en çok sevdiğim çarşılardan biridir. Geleneksel o Anadolu'nun ahi kültürünün yaşadığı yerlerden biridir. Çok adım adım neredeyse bilirim. Çok büyük hüzün duymuştum. Şimdi geldim, arkadaşlardan sordum biraz sonra da gideceğim. Ama gördüğüm kadarıyla çarşıda da hemen hemen hiçbir derdi toplu rehabilitasyon yapılmamış. Malatya demek Malatya'nın o tarihi ruhu demek. Peki halk için ne yapılmış? Bakın toplamda söylüyorum 850 bin konut ve iş yeri yıkıldı. Sayın Cumhurbaşkanı 2 Nisan'da yaptık konuşmada, depremden sonra bunun 319 bin konutun ilk yıl içinde yapılacağını, ilk yıl içinde de tamamının yapılacağını söyledi. Şimdi rakam verin bütün 11 ilde şu ana kadar ihalesi yapılan sadece 358 bin. Bakmayın o gösterişli törenlere. 358 bin ihale, 200 bin teslim var. Yani 850 bin ile 200 bin deseniz yüzde 25 bile değil. Verilen sözleri yerine getirilmiyor. Devlet hem bu depreme sebep olan imar barışı, imar affı denilen o vahim hataları yaptılar. Başbakanken benim çok neredeyse bütün siyasi kariyerimin üstüne inşa ettiğim siyasi ahlak yasasını, imar yasasını engellediler. Ve sonunda gelinen yer bu tür yapılanmalar üzerinden zengin olan siyasiler, zengin olan bürokratlar, zengin olan müteahhitler ama enkaz altında kalan vatandaşlarımız. Enkaz altında kalan vatandaşlarımızdan geri kalanlar ise tam bir ızdırap çekiyorlar tek tek dinledim şimdi şu yakışır mı bu hiçbir sebep bakınız hiçbir sebep nedir öyle bir olay olmuş ki artık devletinde kontrol dışına çıkmış halkında kontrol üstüne kimseyi suçlayamazsınız devletler ki ben vatandaşlarıma bu tablo dolayısıyla bana olan mükellefiyetlerini erteliyorum. Yapılması gereken bir şey. Van depreminde ben Van'daydım ve dışişleri bakanıydım o zaman. Van depremini orada yaşadım yani ikinci depremi. Sonra bakanlık hukukundan karar çıkardık. Beş yıl mücbir sebep verdik. Yaş şimdi aradan yıllar geçmiş. Bu sefer Van depreminden daha büyük ölçekte ve daha yaygın bir alanda deprem oluyor. Çin işkencesi gibi dört ayda bir mücbir sebebin uzatılması için vatandaşlarımız yalvarıyor. Bu vatandaşlara işkence etmek. Bu belli müteahhitlerin kamu garantili, hazine garantili projelerin yapan müteahhitlerin vergi muafiyeti getireceksin. Vergisiz, kamuya bir şey ödemeden çalışacaklar. Vatandaşımızın birtakım borçlarını ertelemek için 3-4 ay, şimdi Nisan ayına ertelemişler. Nisan ayı gelecek, ya şunu çok net çağırdığımı buluyorum. Esnafımızı dinledim. Çarşı esnafı bir arkadaşımız, Aytaç Bey bakın adını veriyorum. 3 dükkanı varmış. Takriben 130 metrekare yapıyor toplamı. Onun karşılığında çarşıda yeni yapılacak yerde 16 metrekare veriyor. Yedide sekizde biri. Orada nasıl çalışacak? Bir aynı zamanda da bu arada da mücbir sebep bittiği anda birikmiş borçlarını da ödemesi lazım. Ya bu insafsızlık ya. Bu insanların hayatlarıyla böyle oynayamazsınız. Sonra rezerv planlar. Rezerv yasası çıktığında ben bizim arkadaşlarımız mecliste işte milletvekilimiz de burada Mustafa hepimiz karşıya çıktık. Böyle bir düzenleme olamaz. İnsanların devletin en temel görevlerinden birisi mülkiyet hakkını korumaktır. Mülkiyet hakkı olan kişiye geliyorsun, burayı rezerv alan ilan ettim, sen çıkacaksın. Tamam, devlete güveniyor vatandaş çıkıyor. Sonra bir arkadaşımızın söylediği, bu şekilde sekiz daire karşılığı bir daire veriyorlar. Aynı ilçedeyse. Bir dakika geri kalan 7 daireyi kim aldı? O arada birileri rant peşinde koşuyor. Efendim yerinde dönüşüm yapmaya kalkana 750 bin lira hibe 750 bin lira kredi veriyorsun. Güzel. Ama şimdi bu neyi yapar ki 750 bin lirayla şu anda ne yapacak? Neyi yapabilir bir vatandaşımız? O kredi veriyorsun. Güzel. Ama 750 bin lirayla neyi yapabilir bir vatandaşımız? O krediyi de geri ödeyecek. Bunların enflasyon oranında artması, piyasa şartlarına göre artması lazım. Yine baktım. Yani gittiğim yerde ben bir devlet adamı olarak da nasıl eskiden görevdeyken olduğu gibi şimdi detay detay tetkik ediyorum. Vatandaşımı dinlemeye geldim, dinledim ve bunları mecliste gündeme getireceğim. Eşyalarınızın şey yapılan eşyalarınızı karşılayacağız, eşya parası verecekler. Eşya paraları verilmemiş. Şimdi Malatya az tahribat gördüğü zannediliyor. Görece tabii Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman'dan sonra yıkılmaz göründü. Ama ben o zaman o sene başına geldim, baktım bütün binalar yıkılmamış görünüyor da oturulacak durumda değil. Ve 200 bin Malatyalı Malatya'yı terk etmiş. 100 bin Malatyalı kütüğü aldırmış. Malatya büyük şehir. Tarihi olarak büyük şehir. Biz Malazgirt'ten önce Malatya'ya vatan kurmuş, buraya gelmişiz. Hicri 40. yılında Müslüman olmuş. Seyit Battalgazi'nin şehri. Şimdi niye gidiyor Malatyalı? Çünkü burada gelecek göremiyor. Çünkü burada iş yeri, çarşı dediğiniz o Malatya çarşısının olduğu yer, nihayet iyi bir projeyle birkaç ayda bitirecek bir iş ya. Birkaç ayda yepyeni hale getirirsiniz. Efendim kaynak yok mu? Var. Şu ana kadar hükümetin bütçeden ayırdığı kaynak yani sizin bizim vergilerimizden ayırdığı kaynak 1 trilyon 978 milyar Türk lirası. 1 trilyon 978 milyar ayrılmış, harcanmış, Malatya Çarşısı yapılmamış. Yeni Camii'de restorasyon bitememiş. Bunlar sembol şeylerdir. Bir şehre gelen önce tarihi çarşısına gider. Bakar ki orası yıkılmış. Nereden bilecek? Diğer mahallelerde, Zaviye Mahallesi'nde durum ne? Efendim, Bostanbaşı'nda ne? Diğerlerine bakmaz. Önce orayı görecek. Şimdi bu vahim tabloyu, söz veriyorum, bu vahim tabloydu mecliste anlatacağım. Söyleyeceğim. Sonra il başkanımla bir soru sordum. Peki Malatya'da bu kadar rant oluşuyor. Rezerv alanları. Bu kadar çalışma şey var. Nihayet inşaat var. Büyük bir pasta var burada. Kaç Malatyalı müteahhit veya iş adamı var burada dedim. 'Sıfır' dedi. Niye? Malatya'nın iş adamı yok mu? En önemli iş adamları da Malatyalı. Niye Malatya'nın veya Malatya'da olan iş adamları Malatya'nın o imar planları Malatya'da yapılmaz veya inşaatlar neden biliyor musunuz? Çünkü yanlış bir şey yaparsa Malatya'da iş adamı geldiğinde burada gözünün içine halk bakacak. Buraya gelecek birisi inşaatı yapacak birileriyle birlikte sonra çekip gidecek. Şimdi buraya ben eleştirmek için sadece gelmedim yapılan her şey için emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Ama Türkiye'nin kapasitesi bu değil arkadaşlar. Ben bu ülkenin kapasitesini bilirim. Türkiye'nin kapasitesi bu değil. 2 trilyon harcanan yerde Malatya gibi bir şehir bu halde bırakılmaz. Malatyalı böyle mahrum edilmez. Kimi dinlediysem dert küpü. Bunları daha da dinleyeceğim. Siz bir de tabii burayı görünce daha da etkilendim. Filiz Hanım'a da söyledim. Yani basına bile şöyle oturacak bir yer bulamadınız mı siz ya? 2 sene geçti konteynerde hizmet veriyorsunuz. Başka bir şey sözde gerek yok. Basına eğer buranın valiliği, büyükşehiri, efendim çevre şehircilik bakanı şurayı layık görüyorsa basın aynasınız siz ya. Siz anlatacaksınız Türkiye'ye Malatya'yı. Oturdunuz ya işte görüyorum. Anadolu Ajansı. Hepsi var. Yok mu yani şöyle bir sağlam bina veya bir herhangi bir fon yok muydu ki bir binayı yeniden yapıversin ve siz hakkıyla basın görevinizi yerine getirin. Acım büyük açık söyleyeyim. Devletimiz, milletimiz bunu hak etmiyor. Ve şunu da ifade edeyim. Kartalkaya yangını. Tutuklananlar aşçılar, emekçiler, elektrikçiler. Bir tane bürokrat istifa etmedi. Geçen hafta müjde söyledim. Turizm geliştirme, işletme yatırım genel müdürü ETS şirketinden yani Kültür Turizm Bakanı şirketinden bakanlığa genel müdür olmuş. Ne tezgahlar dönmüş orada. İstifa yok. Hala Kültür Turizm Bakanı istifa etmedi. Ve bu deprem olduğunda bu depreme müdahalede geç kalan depremden sonra rehabilitasyonu yapmayan rezerv alanları ilan edip yerine getirmeyen efendim mücbir sebebi her seferinde bunları yapan bürokratlara kimse dokunmuyor. Çevre Şehircilik Bakanı, Büyükşehir Belediye Başkanı adayı oldu tekrar geldi. Bir arkadaşıma sordum ya bunlar belediye bakanlar geldiğinde anlatmıyor musunuz? Söyleyin Malatya'nın hali budur deyin. Bir keresinde anlatmaya çalıştık dedi bir arkadaşımız ismini vermeyeyim başına bir iş gelmesin ama. Esnaf 20 kişi arabasının önüne geçtik. Anlatmak için derdimizi biz bizi kenara ittiler ve devam ettiler arkadaşlar. Bir millet acı çekerse dayanırız milletimiz. Ama bir milleti yönetenler o acı çeken milletin acısını paylaşmazsa o acı büyür, derinleşir. Biz acıları paylaşmaya geldik. Dinlemeye geldik. Bu meseleleri kamuoyuna da inşallah mal edeceğiz. Bizi burada ağırladığınız için teşekkür ediyorum. Bu arada bir üzüntümü daha ifade edeyim.  Malatyaspor'un durumuna çok üzüldüm. Biz Malatyaspor'un nice başarılar kazandığı dönemi biliyoruz. Malatyalılar zor şartlarda ama başka deprem şehirlerinin takımları toparlanıp Malatya'nın takımlarından toparlanması lazım. İnşallah Malatya'nın şanına yakışır bir dönem başlar Malatyaspor'da. 
Çok açık ifade edeyim. 1 mücbir sebep 5 yıl ilan edilmeli. 2 Rezerv alanlarla ilgili planlar şeffaf bir şekilde paylaşılmalı. Bütün mülkler mülkiyet teminatı altında şey yapılmalı, tescil edilmeli, hak sahiplerine verilmeli. 3 yerinden yeniden yapılandırma meselesinde 750 bin hibe, 750 bin kredinin limitleri yükseltilmeli. 1,5 milyona çıkmalı. 4. Vergiler, SGK borçları hepsi ötelenmeli esnafın. 5 Özellikle yeni imar düzenlemelerinde imar yasası, Türkiye genelinde bir imar yasası çıkartılmalı. Deprem bölgesiyle özellikle imar planlaması yapılmalı. Ana imar planı çerçevesinde ve Malatya'ya has bir imar planı yapılmalı ve bunu kimse çiğneyememeli. 6 Mesela bir arkadaşımız söyledi, düşünmüştüm ama o kadar çarpıcı olduğunu bilmiyordum. Herkesten arabaları tahrip olmuş arabalarının şeylerini listelerini almışlar. Tazmin için. Hiçbir ödeme yapılmamış. Ne yapılabilir biliyor musunuz? Çok basit söyleyeceğim onu. Arabasını tescil edip de depremde arabasının bunun bazısı taksi şoförüdür, araba demek illa lüks değil. Ufak bir arabası vardır vatandaşın. ÖTV yeni bir araba alımında ÖTV ve KDV'si kaldırılmalı. Kaldırılmalı. Bunların hepsi vatandaşa bir nefes aldırır. Bir şekilde devlet beni sahiplenir. Kira yardımları, kira ödemelerinde indirimlere gidilmeli. Ve bir konteyner kentte, Malatya'da 120 bin kişi konteyner kentte. Arkadaşlar bu tasavvur edilecek şey değil ya. Malatya gibi bir şehirde 120 bin nasıl konteynerlerde daha var? Türkiye'de 691 bin kişi konteyner'dır. Konteyner işte yaşıyorsunuz. Burada bir aile yaşar mı kolay bir şekilde? Yapılması gerekenler bunlar. Yoksa büyük tantanalı şeylerle, törenlerle, mesela törende anahtar teslim ediliyor, kura çekiliyor. Toplantıda da bir Malatyalı söyledi, bir hanımefendi. Dedi ki, anahtar teslim ediyorlar, kural çekiliyor. Gidiyoruz pencere yok. Kapı yok. Altyapı yok. Yok yok yok. Kaba inşaat. Ya devlet müteahhit misin sen de müteahhit böyle kaba inşaat usulü veriyorsun. Peki içeri o nasıl girecek o vatandaş? O oraya verdiği para kadar bir de içeriye tefriş parası verecek. Eşya paraları zaten verilmemiş. Bunların hepsi emin olun, emin olun bakın. Kalem olarak ben bütçeyi gözüme alıyorum. Şöyle yapsalar deselerdi ki biz bütün lüks yatırımlardan ve devlet harcamalarından yüzde 10 kesinti yapıyoruz. Lüks yatırımlardan ve devlet harcamalarından yüzde 10 kesinti yapıyoruz. Ve bunu bir fanda toplayıp deprem zedelerinin eşya, ev, barınak ihtiyaçları için kullanacağız deseydi şu ana kadar bu iş bitmişti. Ama onlar kendi lükslerinden hiçbir feragat etmeyecekler, fedakarlık yapmayacaklar. Lüks arabalarına binecekler, devletin her türlü imkanını kullanacaklar. Bir saray yetmeyecek onlarca devlet imkanıyla lüks mekanlarda oturacaklar. Sonra kaynak kalmaz. Bu Türkiye'nin kaynağı yok değil arkadaşlar. Türkiye'nin kaynağı var ama iki şey kaynağı tüketiyor. Yolsuzluklar ve israf. Temiz siyaset olmadan bunların hiçbirisi olmaz. Çarpıcı bir misal söyleyeyim. Ben 2016'da imar yasası demiştim biraz önce. Neydi imar yasasından kastım? Bir adam bir yerde bir imar değişikliği mi yapıyor? Oradan bir rant mı oluştu? O rantın tamamını bir fanda toplayacaktım. Kamunun diyecektim bu arada. Şu bina dört kat mı? Beş kata birisi çıkmaya kalksa bir imar müdürünün imzası yetiyor değil mi? Para kime? Yapana ve imar müdürüne gidiyor. Ona da rüşvet gidiyorsa. Halbuki o gökyüzüne kadar senin değil ki. O kata kadar senin. Diğer yer kamunundur. Kamunundur. Alacaktım o paraları. Ne yapacaktık? O paralarla deprem bölgesi ve İstanbul'un depreme hazırlığını yapacaktık. Karşı çıktılar, engellediler. Türkiye'de bunların çözülmez meseleler değil. Ama çözmek için irade lazım. Çözmek için gayret lazım. Ama her şeyden önce çözmek için gerçekten dürüstlük ve vicdan lazım. Çözmek için gayret lazım. Ama her şeyden önce çözmek için gerçekten dürüstlük ve vicdan lazım. Buraya gelip halkın için bir bir konuşma yapıp geri dönüp şu kadar konut dağıttık dedikten sonra o konuta girebildiler mi? Giremediler mi? Durum nedir? Bunları görmezseniz olmaz. Sadece Malatya değil Türkiye sahipsiz. Açık ifade edeyim. Bakın ben 7 Haziran 1 Kasım seçimden öncesi Malatya'ya geldim. Konuşma yaptım. Bütün Malatyalılar şahittir. Ve çıktım Malatyalılara dedim ki siz 12 yıl bu iktidara Konya'dan sonra en fazla oyu veren Kahramanmaraş'la birliktesiniz. Ve 12 yıl size bakanlık verilmemiş. Hiç bakanlık almamış Malatya. Kahramanmaraş'ta. İkisi de deprem bölgesi. Ben dedim bu borcu ödemeye geldim. Kuracağım kabinede bir Malatyalı bakan olacak. Bir Kahramanmaraşlı bakan olacak. O yüzden daha ihtilaf yaşadık Ankara'da. Ama yaptım. Yaptım. Bütün bu 22 yıl içinde Malatya'dan bir bakan çıkmış. Hizmetin iyidir, kötüdür. Onu Malatyalılar değerlendiriyor. Ama ben Malatyalıların Ankara'da en güçlü temsil edilmesi için yaptım. Şu anda Malatya'yı temsil edebilecek güçle bir siyasetçi görüyor musunuz? Hayır sorun kendinize. Sadece Malatya mı? Başka illerde aynı şikayet yapacaklar. Niye? Çünkü bakanların bir rolü kalmadı ki. Bakanların nelerin olduğunu unuttunuz. Bakan buraya geldiğinde Malatyalı'ya kendini borçlu hissetmez ki. Geçen bir bakan öyle demiş bir önemli bir ismi. Ya demiş bu hafta Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasında bizden, bizim bakanlıktan ve benden sekiz kelime bahsetti. Bütün meseleleri Sayın Cumhurbaşkanı'nın gözüne girmek. Tek seçmeni var çünkü. Zaten Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi'nin bozukluğu burada. Seçmenle halk ile devlet arasındaki köprü koptu. Niye gelip Malatyalı bir bakan şey yapsın ki siyasi değil bakan. Peki Malatya'nın milletvekilleri ne yapıyor? Ben bir kısmını tanıyorum. Onların sesi, onların meselesi bu. Muhalefette de eksiklik varsa muhalefette üstüne alınmalı. Tabii ki. Bizim elimizde 9 milletvekilimiz var. Bir arkadaşımızı buraya görevlendirdik. Bugün gelemedi ama Maraş'la birlikte olacağız. Milletvekillerimizden bölge milletvekili olarak da Mustafa Bilici Bey takip ediyor, divan kadibi. Bütün bunları not aldık. Emin olun ilk meclis konuşmasına sadece depremi ve büyük ölçüde de Malatya'yı ve Adıyaman'ı anlatacağım. Çünkü sizi gördüm. Sonraki toplantıda da 6 Şubat'ta Maraş'ta ve Hatay'da olacağım. Orada gördüklerimi. Malatya'da, Türkiye'de iktidar bakımından sahipsiz. Ama bizim adımıza söyleyeyim Malatya sahipsiz değil. Ben, benim için Konya neyse Malatya o. Malatya neyse Van o. Hepsi aynı. Bu meseleleri gündeme getireceğim. Ama haklısınız. Sahipsizlik her yerde. Bu da bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin doğal sonucu. Şimdi afet bölgesi olmasının getirdiği bir takım hukuki müeyyideler kısıtlı şeyler var. Bunu takip edeceğiz tabii. Bundan daha büyük afet mi olur? Tabii tabii tabii. Tabii. Hayır bir de şu isminiz kusura bakmayın. Hem diyeceksiniz ki asrın felaketi. Evet. Asrın felaketi alana geliyorsun de afet bölgesi değil. Ya bu nasıl bir iş? Ya asrın felaketi demeyeceksin. Ya da gereğini yapacaksın. Uyku gözün uyku görmeyecek. Halk burada rahat şeyini ben gelirken açıkçası bakarken herhalde biraz toparlanmış diyordum. Hiç toparlanma görmedim. Hani olan şeylere takdir ettiğimi ifade ettim. Hala Malatya gibi bir şehirde 120 bin kişi konteynerde yaşıyor arkadaşlar. 200 bin kişi de terk etti. Ne oluyor? 320 bin kişi fiilen Malatya nüfusu azalmış. Ona rağmen şehri yönetemiyorsun. Ona rağmen şehirde inşa yapamıyorsun. Çarşı esnaflarıyla görüştüm. Şimdi oraya da uğrayacağım geçmeden. Bugün oradan Adıyaman'a, Çelikhan'a, Adıyaman'a, akşam Adıyaman'da geçireceğim. Çarşıya bakacağım. İçler acısıydı geldiğimde. 
Herhangi bir konuyu incelemeden bir hüküm vermek istemem. Ama biraz önce haberlerde izledim. İran'da da çok büyük bir çevre kirliliği var. Dünyada çevre sorunları her yerde var. Bu konudaki iddiaları okudum ama elimde bir veri olmadan da şudur demeyi doğru görmem. Doğru görmem ama daha vahimini söyleyeyim. Trump aldığı kararlardan imzaladığı ilk şeylerden birisi genelgelerden Paris çevre anlaşmasından çıktı. Yani dedi ki Putin'in de çıktığı söyleniyor ama şimdi arkasından gelir. Yani şunu diyor ben büyük ülkeyim çevreyi istediğim kadar kirletebilirim. Diğerleri de buna zaten sömürgecilikte kirletmişsin. Şimdi de açık semalar, kapalı semalar. Hiç kimsenin bu çevreyi kirletme özgürlüğü yok. Dolayısıyla elimizde bu konuda bir inceleme, bir veri bulaştığında gereken kampanyayı yaparız. Daha vahimi yaşanan ve üzerinde şüphe olmayan bir şey. O da Yeni Doğan Çetesi. Yeni Doğan Çetesi'nin bir sanığı İlker Gönen dün intihar etti. Ve bu sanık diğer çete başlarıyla birlikte 3 kişinin adı 2016'da benim dönemde başlattığımız soruşturmada ismi geçenlerden biri. 2016'da bununla ilgili ilk iddia çıktığında Sağlık Bakanlığı'na talimat verip soruşturma başlatmıştım. Ve arkasından soruşturmada gerekli belgeler var diye cezalandırma işlemine gittiğimizde ben başbakanlıktan ayrılmak zorunda bırakıldım. Ayrıldım demiyorum. Ayrılmak zorunda bırakıldım. Ondan birkaç ay sonra soruşturma tamamlandı ve para cezası kesildi. Aynı suçlular ondan 8 sene sonra Yeni Doğan Çetesi ile sayısını bilemediğimiz çocuğun vefatına, sakat kalmasına ve devletin soyulmasına sebep oldu. Ve şimdi o şahıs intihar etti. Acaba intihar mı etti, susturuldu mu? Yeni Doğan Çetesi benzeri nice çeteler etrafı sardı. Bunlar da deprem kadar şeydir. Depremle konusunda yaptığımız mücadeleyi sanal kumar, uyuşturucu, bu da psikolojik deprem bunlarda. Ve bu tür çetelere karşı da vermek zorundayız. Her yeri kanser gibi sarmış bir bozulma, bir çürüme var. Tek yol var temiz siyaset. Tertemiz bir siyaset. Gelecek partisi o siyasetin adıdır. 

 

Bakmadan Geçme

Malatya Sürmanşet - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!
WhatsApp İhbar Hattı
ÇEKİN, GÖNDERİN, YAYINLAYALIM!