- Haberler
- Aydın: 'Kadına şiddeti önlemek için insan onurunu merkeze alan çözümler geliştirilmeli'
Aydın: 'Kadına şiddeti önlemek için insan onurunu merkeze alan çözümler geliştirilmeli'
Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın, 'Kadına karşı şiddeti önlenmede, konuyu ideolojik polarizasyon enstrümanı kılmadan değerlendirmek ve insan onurunu merkeze alan çözümler geliştirmek gerekiyor' dedi.
Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın, “Kadına karşı şiddeti önlenmede, konuyu ideolojik polarizasyon enstrümanı kılmadan değerlendirmek ve insan onurunu merkeze alan çözümler geliştirmek gerekiyor” dedi.
Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Aydın, 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” nedeniyle bir açıklama yayımladı.
Türkçe, Arapça, İngilizce ve Fransızca olarak yapılan açıklamada, “Şiddetin toplumun her kesiminde ve toplumsal yaşamın her alanında ortadan kaldırılması için doğru politikaların üretilmesi ve yönetilmesi kadar önemli olan bir diğer husus; şiddeti salt yasa-ceza sarkacı içerisinde ele alan yaklaşımlar yerine proaktif/önleyici tedbirlerin geliştirilmesi ve toplumsal olarak kadına karşı şiddeti olağan gören zihniyetle mücadele edilmesidir” denildi.
Günümüzde şiddetin; dil, din, ırk, sınıf, etnisite, mezhep, cinsiyet ayırt etmeksizin insanlığın ortak sorunu olduğunu belirten Aydın, “Geçmiş yüzyıllara göre daha sofistike bir hal aldığı kabul edilmekte ve buna paralel küresel çözüm arayışları süregelmektedir. Bir insan hakları ihlali olan şiddet alınan tüm önlemlere rağmen yaşamın her alanında maalesef varlığını devam ettirmektedir. Şiddet, geçmişte sadece kaba kuvvet ve fiziksel etkileri ile ele alınırken bugün çok yönlü düşünülmekte ve gündelik yaşama sızan her veçhesi ile toplumsal yaşamı tahrip etmesine mani olunmaya çalışılmaktadır. Güçlü olanın zayıf olana dönük uyguladığı fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik her türlü zarar verici eylemi içeren şiddet kadınlar üzerinde tartışmasız daha yıkıcı sonuçlar bırakmaktadır. Tüm veriler aile içinde meydana gelen şiddetten, göçmen kamplarında yaşanan dramlardan, savaşlardan, ücret adaletsizliklerinden, yoksulluğun ürettiği acılardan kadın ve çocukların daha fazla etkilendiklerini göz önüne sermektedir” dedi.
Kadına karşı şiddeti önlemede, konuyu ideolojik polarizasyon enstrümanı kılmadan değerlendirmek ve insan onurunu merkeze alan çözümler geliştirmek zorunluluğuna inandıklarını aktaran Aydın, “Şiddetin toplumun her kesiminde ve toplumsal yaşamın her alanında ortadan kaldırılması için doğru politikaların üretilmesi ve yönetilmesi kadar önemli olan bir diğer husus; şiddeti salt yasa-ceza sarkacı içerisinde ele alan yaklaşımlar yerine proaktif/önleyici tedbirlerin geliştirilmesi ve toplumsal olarak kadına karşı şiddeti olağan gören zihniyetle mücadele edilmesidir. 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde tekrar vurgulamak isteriz ki; şiddet insan onurunu zedeleyici bir durumdur ve kadına karşı şiddet asla bundan azade düşünülemez. Buna mukabil gündelik yaşamın önemli bir bölümünü oluşturan iş yaşamında kadınlara yönelik şiddetin önlenmesini hayati buluyor ve bu sorunun çözümünde sendikaların kritik kurumlar ve önemli paydaşlar olduğuna inanıyoruz. Emek örgütlerinin; şiddete karşı politikaların geliştirilmesinden risk altındaki meslek gruplarının belirlenmesine, farkındalık çalışmaları yürütülmesinden toplu sözleşme süreçlerine konunun dahil edilmesine değin bir çok yöntemle, sürdürülebilir bir mücadeleyi ortaya koyabileceğini biliyoruz. Bu bağlamda toplu sözleşme süreçlerine dahil ettiğimiz ve takipçisi olduğumuz bazı hususları yeniden vurgulamak isteriz” ifadelerini kullandı.
Aydın, çalışma yaşamında iş yaşam uyumunu tesis edecek yasal düzenlemelerin eksikliğinin en fazla kadınları mağdur ettiğini söylediği açıklamasında, “Kadınların çocukları ve işleri arasında tercihe zorlanması psikolojik olarak örseleyici bir durum oluşturmaktadır. Toplu sözleşme süreçlerinde taleplerimiz arasında yer alan iş yerlerinde kreşlerin gerekliliği ve analık haklarının korunması bağlamında talep ettiğimiz doğum izinlerinin arttırılması bir zorunluluktur.Çalışma yaşamında bir iş sağlığı ve güvenliği sorunu olarak karşımıza çıkan şiddet, kadınlar için ortaya çıkardığı sonuçlar itibari ile daha yıkıcı olabilmektedir. Mobbing kadınların karar mekanizmalarına yükselmesinin önündeki görünmez engelleri arttırmakta ve kariyer yolculuklarının kısalmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda 5. Dönem Toplu Sözleşmede taleplerimiz arasında yer alan kadın kamu görevlilerine uygulanan mobbinge artırımlı ceza uygulanması talebimizin gerekli olduğunu hatırlatıyor ve bu taleplerimizin takipçisi olacağımızı yineliyoruz" diye konuştu.
Aydın açıklamasıda şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye’nin en büyük emek örgütü olarak kadına karşı şiddetin toplumsal yaşamın her katmanında ortadan kaldırılması için;
Medyada kadına karşı şiddeti olağanlaştıran ve kadını metalaştıran anlayışın yerine kadını emeği ile görünür kılacak çalışmalarda kamu ve sivil toplumun ortak çalışmalar yürütmesini hayati buluyoruz.
Genelde tüm dünyada özelde ülkemizde altını çizmemiz gereken bir diğer husus da göçmen kadınları korunmasıdır. Günümüzde en fazla sayıda göçmene ev sahipliği yapan ülke olarak, misafir ettiğimiz göçmen kadınların yaşamlarının, onurlarının ve emeklerinin korunmasının, tüm siyasi söylemlerin üstünde olduğuna inanıyoruz. Göçmen düşmanlığını besleyecek her söylem ve eylemin mülteci kadın ve kız çocuklarının şiddete maruz kalmalarına neden olacağının hatırda tutulması gerekir.
25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü vesilesi ile Memur-Sen Kadınlar Komisyonları olarak;
Vahşice katledilen Özgecan’ı, Emine Bulut’u, Emani’yi, Aybüke öğretmeni ve adını anamadığımız daha nice kadını unutmadık diyoruz. Diyarbakır’da terör örgütü tarafından kaçırılan çocukları için evlat nöbeti tutmaya devam eden annelerin; Myanmar’da, Doğu Türkistan kamplarında, Suriye hapishanelerindeki tüm tutsak kadınların, acılarını ve mücadelelerini paylaştığımızı deklare ediyoruz.
Kapitalizmin ürettiği emek sömürüsünde kadınların ucuz iş gücü olarak kullanılmadığı, emperyalizmin ürettiği savaşlarda kadınların insan ticaretine kurban verilmediği, kadınların toplumsal yaşamda hakları ile korunduğu ve fırsatlara erişimde eşitliği yakaladığı bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz.”