Yunus Emre Enstitüsü'nden 'Yeniden Düşünmek, Yeniden Yorumlamak' programı

Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, sosyal medyada yayınlanan 'Yeniden Düşünmek, Yeniden Yorumlamak' isimli programda Prof. Dr. Kemal Sayar ile korona virüs (Covid-19) salgınının dünyayı getirdiği yeni durum ve salgın sonrası oluşacak dünya düzeni üzerine konuştu.

Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, sosyal medyada yayınlanan 'Yeniden Düşünmek, Yeniden Yorumlamak' isimli programda Prof. Dr. Kemal Sayar ile korona virüs (Covid-19) salgınının dünyayı getirdiği yeni durum ve salgın sonrası oluşacak dünya düzeni üzerine konuştu.

Oluşturulan platformda Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş'in ilk konuğu Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Sayar olurken, sonraki programlarda Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve yazar Alev Alatlı da program konuğu olacak.

Yaklaşık 50 dakika süren ve Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak yayınlanan programa dünya genelinden katılım sağlanırken, ilk program Yunus emre Enstitüsü sosyal medya hesaplarından yaklaşık 150 bin kişiye ulaştı.

Programın açılışında konuşan Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, 'Malumunuz zor bir dönemden geçiyoruz. 10 yıllardır inşa ettiğimiz kaleler, duvarlar, tel örgülü ve mayınlı sınırlar, akıllı şehirler ve akıllı şehirlerin içine donattığımız teknolojiler bizi gözle görülmeyen bir virüsten koruyamadı. O yüzden şaşkınız. İstedik ki, bu dönemde biz şuana kadar normal gördüğümüz alışkanlıklarımızı yeniden sorgulayalım. Bunu yaparken de insanın en önemli eylemi düşünme eylemidir. Düşünerek, yeniden yorumlayarak bir bilinç yolculuğuna çıkalım. Onun için programımızın adını 'Yeniden Düşünmek, Yeniden Yorumlamak' şeklinde isimlendirdik. Bu dizi programlarda temel amacımız insanı tanımak, insanın diğer insanlarla ilişkilerini yeniden anlamlandırmak, insanın içinde yaşadığı tabiat ilişkisini yeniden sorgulamak, bunları yaparken insanın şahsı ya da ulusal, bölgesel çıkarlarını ve hırslarını bir kenara bırakarak sadece hakikati ortaya çıkartmak için bu düşünme eylemini gerçekleştirmek istiyoruz. Alanında uzman, bilim, kültür ve fikir insanları ile bir araya gelerek bütün bunları sorgulamak, anlamak ve anlamlandırmak istiyoruz' dedi.

'Yeni durumu radikal belirsizlik olarak değerlendiriyorum'

Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş'in 'Dünya olarak yeni bir durum ile karşı karşıyayız. Birey, toplum veya insanlık olarak ne yapmalıyız, bu durumu nasıl yorumlamalıyız?' şeklindeki ilk sorusuna cevap veren Prof. Dr. Kemal Sayar, '100 yılda ortaya çıkan bir salgın, adeta bir göktaşı gibi gezegenimizi vurdu. Bizi aynı kaderde ortaklaştırdı. Bir kıyamet manzarasını andırıyor sokaklar, insan büyük bir emniyetsizlik ve tekinsizlik hissi yaşıyor. Bu öyle bir şey ki krallara da, başbakanlara da, aktörlere de vuruyor. Genel olarak global bir huzursuzluk oluşturduğu aşikar. Yeni durumu radikal belirsizlik olarak değerlendiriyorum. Tahmin etme gücümüz neredeyse sıfırlandı' ifadelerini kullanırken, muhtemelen eski normale dönülemeyeceğini, yeni bir çağda yeni alışkanlıklarla yaşanacağının altını çizdi.

'Küçük bir mikroorganizma bütün dünyayı hizaya getiriyor'

'Bütün dünyadaki virüsleri toplasak 3-4 gram ediyor ağırlıkları, o kadar küçük bir mikroorganizma bütün dünyayı hizaya getiriyor. Burada biz şunu anlıyoruz, inşa ettiğimiz bütün o modern yapılar hepsi bir üflemeyle yıkılabilecek kadar dayanıksızmış' açıklamasında bulunan Prof. Dr. Kemal Sayar, insanın kibirlenmesinin yersiz olduğunu kaydederek şu ifadeleri kullandı:

'Biz tabiatın efendisi olduğumuzu zannediyorduk, bütün varlıkların efendisi olduğumuzu, kendi kaderimizin efendisi olduğumuzu zannediyorduk, bununla herkese eziyet edebileceğimizi düşünüyorduk. Başkalarının acısına, mülteci krizine, yurtsuzlaşma krizine bigane kalıyorduk. Ne oldu şimdi? Biz hepimiz insan olarak büyük bir tehdit hissediyoruz. Bütün bu şımarıklık yüzünden, tabiata ölçüsüzle hükmetme yüzünden hayvandan insana geçen virüsler bu kadar hızlı bir ölçüde yayılabildi. Sebep sonuç ilişkisini doğru kurmak gerekir. Sadece bir virüs ile afet oldu değil, insan eliyle oluşturulan bir felaket ile karşı karşıyayız. Bizim sorumluluğumuz nedir burada, bunu iyi düşünmek zorundayız. İnsanın insana yurt olduğu, sığınak olduğu, şifa olduğu bir paradigmaya geçmemiz lazım. Her insan ötekini gözetmekle mükellef. Bir işbirliği paradigmasıyla bu belayı başımızdan defedeceğiz.'

'Çok kaygı bizi hayatla ilgili sorumluluklarımızı almaktan alıkoyar'

Dünyanın yaşadığı salgının insanlığa kaygı çağını gösterdiğini belirten Prof. Dr. Kemal Sayar, 'Zamanın ruhu bence şudur, insan yaptıkları ile tanrılık iddiasından vazgeçmek durumundadır. Yeryüzünü diğer varlıklarla eşit bir şekilde paylaşmaya ve daha mütevazi davranmaya mecburdur. Ego sistemden, kendi egosunu ön plana çıkartan bencilliğinden vazgeçmek ve daha dayanışmacı ve işbirliğine dayalı bir sisteme geçmek mecburiyetindedir. Zamanın ruhu bizi kaygıyı olumlu bir şekilde dindirebilecek, olmak cesaretini bizden göstermemizi isteyen bir ruhtur. Yoksa bu kaygı ile baş etmek çok zor, geleceğin bize hep olumsuz şeyler varsayımı üzerine yaşamak insanı felç eder. Kaygının azı karar çoğu zarardır. Çok kaygı bizi hayatla ilgili sorumluluklarımızı almaktan alıkoyar. Kaygının azıcığı bizi doğru tedbirleri almaya ve hayatımızla ilgili hangi değişikliği yapmamız gerekiyorsa onu yapmaya yöneltir' şeklinde konuştu.

Zamanın ruhunu bir dayanışma ve sorumluluk ruhu olarak yeniden tanımlanması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Kemal Sayar, 'Hangi özgürlük mutluluk demektir?' sorusuna ise şu ifadelerle cevap verdi.

'Biz yeter ki ruhlarımızı rehin bırakmayalım. Ruhumuzu nasıl rehin bırakırız? Ruhumuzu hırsların, tamahkarlığın kölesi olarak rehin bırakırız. İnsan dört duvar arasında tecrit olmuş olmaz, insanda hayal edebilme melekesi vardır. İnsan diğer varlıkların hepsinden üstün bir varlık olarak hayal edebilme yetisine sahiptir. Bu yönüyle insan her türlü zindanı aşabilecek kudrette bir varlıktır. İnsanın tecridi aşması çok kolay. Tecritten yana çok yakınmayalım. Tecrit bile bir lütuftur. Pek çok insanı buna sahip olamıyorlar. Bu zamanı hayalimizi keskinleştireceğimiz, gelecek ile ilgili planlarımızı düzene koyacağımız, vakti çeşitlendireceğimiz, kendi içimizin kuyularına ineceğimiz daha geniş bir şimdi olarak, bir anı daim olarak değerlendirmeye gayret edelim.'

Programda ayrıca, yurt dışından gelen sorulara da cevap verildi.
İhlas Haber Ajansı

Bakmadan Geçme