Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü ile ilgili GPS davası 8 Ocak'a ertelendi
BBP'nin merhum Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki 5 kişinin helikopterin düşmesiyle hayatını kaybettiği olayda GPS cihazlarının sökülmesiyle ilgili 10 sanığın yargılandığı dava,
BBP'nin merhum Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki 5 kişinin helikopterin düşmesiyle hayatını kaybettiği olayda GPS cihazlarının sökülmesiyle ilgili 10 sanığın yargılandığı dava,
8 Ocak 2020 tarihine ertelendi.
2009 yılında Kahramanmaraş'ta yaşanan helikopter kazası sonucu dönemin BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve İHA muhabiri İsmail Güneş'in de aralarında bulunduğu 6 kişinin hayatını kaybetmesiyle ilgili GPS hırsızlığı davası, Göksun Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Muhsin Yazıcıoğlu'nun eşi Gülefer, oğlu Furkan, ağabeyi Yusuf Yazıcıoğlu, İHA muhabiri İsmail Güneş'in eşi Yasemin Güneş'in de katıldığı duruşmaya partilerin yoğun katılım göstermesi nedeniyle salonda adım atacak yer kalmadı. SEGBİS'te yaşanan kısa süreli arızanın giderilmesinin ardından başlayan duruşma, başka suçtan cezaevinde tutuklu bulunan sanıklar Davut Uçum, Aydın Özsıcak ve Yusuf Yiğit'in dinlenmesiyle başladı. Yazıcıoğlu ve diğer ailelerin avukatları, Muhsin Yazıcıoğlu soruşturmalarının ana dosyada birleştirilmesi ve sanıkların tutuklu yargılanmalarını talep ettiler.
6 saat süren duruşma, eksik belgelerin giderilmesi için 8 Ocak 2020 tarihine ertelendi. Duruşma salonunu terk eden İHA muhabiri İsmail Güneş'in eşi Yasemin Güneş, adliye önünde yaptığı açıklamada, 'Bugün yine sanıklar dinlendi Aydın Özsıcak ile Davut Uçum. Tabii bizim burada 10 yıldır bir çabamız var. Bu 10 yılın son 2 yılında iyi bir aşama kaydettik. Göksun ilçesindeki davaya ilk etapta bizleri müdahil etmemişlerdi. Müracaatlar sonrası aileleri de müdahil ettiler. Davada adı geçen Aydın Özsıcak ile Davut Uçum hakkında 2011 yılında bir tutuklama olmuştu. Özgürlük mahkemesi adıyla çıkan bir yasayla bu kişiler serbest kaldı ve daha sonra Cumhurbaşkanına suikast girişiminden aynı tim yeniden ortaya çıktı. Şimdi ağırlaştırılmış müebbetle FETÖ davasından yatıyorlar. Adalet istiyoruz diye basit bir cümle söylemek istemiyorum artık. Adaleti devlet bize teslim etmek zorunda, hepimizin çocukları var. Ölen şahitlerimiz için ahirette borcumuz var, dünyada da sadece çocuklarımıza borcumuz var. Babalarının, İsmail'in nasıl olduğunu onlara anlatmakla mükellefiz. İsmail öldürüldü bu artık kesin. Cinayete kurban gitti. Hamza T. diye bir komutanın, 'X şahıs bekliyor, ölene kadar bekliyor' cümlesi bile İsmail'in öldürüldüğüne şahittir. İsmail hiçbir şekilde aşağıya inmedi. Onu aşağıya attılar. Bu açık. Çenesi kırık bir insan konuşamaz zaten. Burada yaşayan bir insanın ölümünü seyretmelerini biliyoruz. Adalet Bakanımızdan ve gerekli mercilerden bize destek vermeliler. Bu işin artık sonlanması gerekiyor' dedi.
Davanın muhatabı olarak diğer katılımcılardan saygı beklediklerini kaydeden Güneş, 'Duruşma salonunu terk etmemin sebebi, içeriye seyirci olarak katılanlardan dolayı yer kalmamasından dolayı. Ben şehit ailesiyim, İsmail Güneş'in eşiyim. Davanın birinci dereceden müdahiliyim. Ama biz orada oturacak yer bulamıyoruz. Tamam insanlar merak ediyorlar, dava arkadaşlarıdır saygım sonsuz. Duruşmalar sırasında avukatlarımız bile yer bulamıyorlar. İnsanların biraz saygılı olması gerekiyor. Acıyı biz yaşıyoruz ama insanların oraya seyirci olarak geldiklerinde bizlere saygı göstermelerini istiyoruz. Bu bizim hakkımız. Saygının olmadığı yerde kimse de benden saygı bekleyemez. Bu konudan dolayı tepkimi dile getirdim' dedi.
'Davaların birleştirilmesi gerekiyor'
Davayı takip eden Uluslararası İnsan Hakları ve Demokrasi Derneği Genel Başkanı Remzi Çayır ise, 'Bilindiği üzere 2009 yılından 2019 yılına kadar birçok yol katedildi ama sonuç hala alınamadı. Avukatlarımızın da ifade ettiği gibi dosyaların birleştirilmesi lazım. Yani Ankara'da ayrı, Sivas'ta ayrı bir dava, Kahramanmaraş'ta ayrı bir dava, Göksun'da ayrı bir dava olmaması lazım. Ortada şehit olmuş, katledilmiş insanlar var. Suikast olayı var. Dolayısıyla bu davaların toplatılması bir yerde görülmesi ve birleştirilmesi gerekir ki, sonuç alınabilsin. Aksi halde davalar bu şekilde bölünmeye devam ederse iş sulanır ve başkalaşır. Bu davanın sanıkları konumunda olan insanların birçoğu şuan darbeden dolayı içerideler. Dolayısıyla işin ciddiyeti ortada. Bu ciddiyete uygun yargının davaları mutlaka birleştirip, sonuca gitmesi gerekir' dedi.
8 Ocak 2020 tarihine ertelendi.
2009 yılında Kahramanmaraş'ta yaşanan helikopter kazası sonucu dönemin BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve İHA muhabiri İsmail Güneş'in de aralarında bulunduğu 6 kişinin hayatını kaybetmesiyle ilgili GPS hırsızlığı davası, Göksun Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Muhsin Yazıcıoğlu'nun eşi Gülefer, oğlu Furkan, ağabeyi Yusuf Yazıcıoğlu, İHA muhabiri İsmail Güneş'in eşi Yasemin Güneş'in de katıldığı duruşmaya partilerin yoğun katılım göstermesi nedeniyle salonda adım atacak yer kalmadı. SEGBİS'te yaşanan kısa süreli arızanın giderilmesinin ardından başlayan duruşma, başka suçtan cezaevinde tutuklu bulunan sanıklar Davut Uçum, Aydın Özsıcak ve Yusuf Yiğit'in dinlenmesiyle başladı. Yazıcıoğlu ve diğer ailelerin avukatları, Muhsin Yazıcıoğlu soruşturmalarının ana dosyada birleştirilmesi ve sanıkların tutuklu yargılanmalarını talep ettiler.
6 saat süren duruşma, eksik belgelerin giderilmesi için 8 Ocak 2020 tarihine ertelendi. Duruşma salonunu terk eden İHA muhabiri İsmail Güneş'in eşi Yasemin Güneş, adliye önünde yaptığı açıklamada, 'Bugün yine sanıklar dinlendi Aydın Özsıcak ile Davut Uçum. Tabii bizim burada 10 yıldır bir çabamız var. Bu 10 yılın son 2 yılında iyi bir aşama kaydettik. Göksun ilçesindeki davaya ilk etapta bizleri müdahil etmemişlerdi. Müracaatlar sonrası aileleri de müdahil ettiler. Davada adı geçen Aydın Özsıcak ile Davut Uçum hakkında 2011 yılında bir tutuklama olmuştu. Özgürlük mahkemesi adıyla çıkan bir yasayla bu kişiler serbest kaldı ve daha sonra Cumhurbaşkanına suikast girişiminden aynı tim yeniden ortaya çıktı. Şimdi ağırlaştırılmış müebbetle FETÖ davasından yatıyorlar. Adalet istiyoruz diye basit bir cümle söylemek istemiyorum artık. Adaleti devlet bize teslim etmek zorunda, hepimizin çocukları var. Ölen şahitlerimiz için ahirette borcumuz var, dünyada da sadece çocuklarımıza borcumuz var. Babalarının, İsmail'in nasıl olduğunu onlara anlatmakla mükellefiz. İsmail öldürüldü bu artık kesin. Cinayete kurban gitti. Hamza T. diye bir komutanın, 'X şahıs bekliyor, ölene kadar bekliyor' cümlesi bile İsmail'in öldürüldüğüne şahittir. İsmail hiçbir şekilde aşağıya inmedi. Onu aşağıya attılar. Bu açık. Çenesi kırık bir insan konuşamaz zaten. Burada yaşayan bir insanın ölümünü seyretmelerini biliyoruz. Adalet Bakanımızdan ve gerekli mercilerden bize destek vermeliler. Bu işin artık sonlanması gerekiyor' dedi.
Davanın muhatabı olarak diğer katılımcılardan saygı beklediklerini kaydeden Güneş, 'Duruşma salonunu terk etmemin sebebi, içeriye seyirci olarak katılanlardan dolayı yer kalmamasından dolayı. Ben şehit ailesiyim, İsmail Güneş'in eşiyim. Davanın birinci dereceden müdahiliyim. Ama biz orada oturacak yer bulamıyoruz. Tamam insanlar merak ediyorlar, dava arkadaşlarıdır saygım sonsuz. Duruşmalar sırasında avukatlarımız bile yer bulamıyorlar. İnsanların biraz saygılı olması gerekiyor. Acıyı biz yaşıyoruz ama insanların oraya seyirci olarak geldiklerinde bizlere saygı göstermelerini istiyoruz. Bu bizim hakkımız. Saygının olmadığı yerde kimse de benden saygı bekleyemez. Bu konudan dolayı tepkimi dile getirdim' dedi.
'Davaların birleştirilmesi gerekiyor'
Davayı takip eden Uluslararası İnsan Hakları ve Demokrasi Derneği Genel Başkanı Remzi Çayır ise, 'Bilindiği üzere 2009 yılından 2019 yılına kadar birçok yol katedildi ama sonuç hala alınamadı. Avukatlarımızın da ifade ettiği gibi dosyaların birleştirilmesi lazım. Yani Ankara'da ayrı, Sivas'ta ayrı bir dava, Kahramanmaraş'ta ayrı bir dava, Göksun'da ayrı bir dava olmaması lazım. Ortada şehit olmuş, katledilmiş insanlar var. Suikast olayı var. Dolayısıyla bu davaların toplatılması bir yerde görülmesi ve birleştirilmesi gerekir ki, sonuç alınabilsin. Aksi halde davalar bu şekilde bölünmeye devam ederse iş sulanır ve başkalaşır. Bu davanın sanıkları konumunda olan insanların birçoğu şuan darbeden dolayı içerideler. Dolayısıyla işin ciddiyeti ortada. Bu ciddiyete uygun yargının davaları mutlaka birleştirip, sonuca gitmesi gerekir' dedi.