Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Bizi 'teröristleri buradan çıkarttık, buralar teröristlerden arındırıldı' laflarıyla aldatamazlar'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Amerika ve Rusya ile yapılan mutabakata bağlıyız. Bir şartla. Muhataplarımızın da sözlerini yerine getirmeleri halinde bu geçerlidir. Her iki tarafta da belirlediğimiz güvenli bölge sınırları içinde hala teröristlerin bulunduğunu biliyoruz. Bizi 'teröristleri buradan çıkarttık, buralar teröristlerden arındırıldı' laflarıyla aldatamazlar. Daha buralar teröristlerden arındırılmış değil. Ne Tel Rıfat'ta ne Münbiç'te hala teröristler oralardan çıkarılmış değil. Aynı şekilde Resulayn'ın doğusunda güneyde yine teröristlerden bu bölgeler arındırılmış değil' dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Amerika ve Rusya ile yapılan mutabakata bağlıyız. Bir şartla. Muhataplarımızın da sözlerini yerine getirmeleri halinde bu geçerlidir. Her iki tarafta da belirlediğimiz güvenli bölge sınırları içinde hala teröristlerin bulunduğunu biliyoruz. Bizi 'teröristleri buradan çıkarttık, buralar teröristlerden arındırıldı' laflarıyla aldatamazlar. Daha buralar teröristlerden arındırılmış değil. Ne Tel Rıfat'ta ne Münbiç'te hala teröristler oralardan çıkarılmış değil. Aynı şekilde Resulayn'ın doğusunda güneyde yine teröristlerden bu bölgeler arındırılmış değil' dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısında konuştu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin Türkiye'nin geleceğine bırakılan en büyük miras olduğunu belirten Erdoğan, 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden rahatsız olanlar var. Diyorlar ki, 'bu geleneğimize ters bir yapı, biz Atatürk'ün partisiyiz' diyorlar. Acaba Gazi, parlamenter demokrasiyle mi idare etmişti ülkeyi. Dünyada şu anda gelişmiş ülkelere baktığımız zaman ya başkanlık sistemi ya yarı başkanlık sistemi bunlar şu anda önde gelen sistemler olarak yer buluyor. Dert başka. Dert kiminle geldi? AK Parti iktidarı ile Cumhur İttifakı'nın ortaklaşa getirmiş olduğu bir sistem. Bu rahatsız ediyor. Etse de etmese de sonunda millete gidildi ve millet Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine 'evet' dedi. Er veya geç hani egemenlik kayıtsız şartsız milletindi. Bunlarda dürüstlük diye bir şey yok. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olduğuna göre bu sistemi milletimize götürdük mü götürdük, milletimiz buna 'evet' dedi mi dedi. Bundan sonra sizin konuşmanız lafügüzaftır' ifadelerini kullandı.
Türkiye'yi diğer alanlarla birlikte ekonomide de ileriye taşıdıklarını kaydeden Erdoğan, 'Ekonomimizi 2013-2018 yılları arasında yılda ortalama yüzde 5,6 oranında büyüttük. Milli gelirimizi döviz kurunda geçen yıl yaşadığımız ağır saldırıya rağmen 790 milyar dolar seviyesinde tuttuk. Satın alma paritesine göre dünyanın 13'üncü büyük ekonomisi durumundayız. Şu anda 20 tane dünya ülkesi arasında Türkiye bu 20'nin içerisinde. Bu bir şeyi ifade ediyor. Durup dururken sizi oraya almıyorlar. Küçük bir hamleyle bu listede kısa sürede birkaç basamak birden yükselebilecek bir yerdeyiz. Hükümetlerimiz döneminde 9 milyon yeni kişiye iş sağlayarak istihdam rakamını 29 milyona yükselttik. İhracatımız göreve geldiğimizde 36 milyar dolardı, şu anda 171 milyar dolar. Cari dengemiz tarihimizde ilk defa 5 milyar dolar civarında fazla verir hale geldi. Bu konudaki kararlı duruşumuzu sonuna kadar sürdüreceğiz' açıklamasında bulundu.
Turizmde bu senenin ilk 9 ayında 42 milyona ulaşıldığını ve yıl sonunda 50 milyon rakamını aşacaklarının altını çizen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Böylece dünyada en çok turist çeken 6'nci ülke konumuna geldik. Döviz rezervlerimiz bir ara epeyce azalmıştı ama şimdi toparlandı ve 105 milyar dolar seviyesine yükseldi. Geçenlerde ana muhalefetin parti sözcüsü çıkmış IMF ile ilgili olarak güya ekonomiden biraz anlarmış. IMF ile ilgili 23,5 milyar dolardan biz devraldık ve bunu 2013'ün Mayıs ayında sıfırladık. Şu anda bizim IMF ile bir ilgimiz yok. Gene oradan ne yapıp edip acaba biz iktidara çamur atarız diye bunun gayreti içinde. Atamazsın. Çünkü sizin buraya ne diliniz ne ağzınız ulaşamaz. Her şeyden önce haddinizi bileceksiniz. Bunları sizin yapacak gücünüz yok. Zaten IMF olayını bu milletin başına dert eden sizsiniz. Bunu peyderpey azaltan da biziz ve en sonunda sıfırladık.'
'Son dönemde yaşadığımız tüm sıkıntılara rağmen gerek kamu borç oranında gerek toplam borcun milli gelire oranında gerekse diğer borç kategorilerinin tamamında gelişmiş ülkelerden bile çok iyi durumdayız' diyen Erdoğan, 'Ülkemize geçtiğimiz Ağustos ayından itibaren döviz kuru, faiz ve enflasyon üçgeninde kurulan oyunu bozduk. Bu faizi düşürmekten başka çare yok. Hep bunu söyledim. Bunu düşürdükçe enflasyon düşer dedim. Bu da olduğu zaman büyüme hızlanır dedim. Şimdi maalesef tabi bu sistemi değişince Merkez Bankasını görevden alma yetkisini aldık. Önceki Merkez Bankası Başkanını görevden aldık. Çünkü adam laf dinlemiyor ve yeni arkadaşımızla yola devam etti. Faiz oranlarını düşüreceğiz. Çünkü faiz bir ülkenin kalkınmasında en büyük zulümdür. Yatırımları, istihdamı, üretimi durdurur, rekabet gücünüzü ortadan kaldırır. Bu adımlar atılınca ve hava değişti enflasyonda tek haneli rakamlara düştük. Döviz kurunu da nispeten stabil hale getirdik' dedi.
'Araç ve konut kredilerindeki düşüş piyasaları canlandırdı'
Araç ve konut kredilerindeki düşüşün piyasaları yeniden canlandırdığını söyleyen Erdoğan, 'Enflasyonu da Ekim ayı itibariyle yüzde 6,8 seviyesine indirerek yeniden tek haneli rakamlara düşürdük. Türkiye'nin öyle masa başında tezgahlanan ayak oyunları ve kumpaslarla yıkılamayacak kadar güçlü bir ülke olduğunu herkes gördü. Biz zarar vermek için atılan her adım Türkiye'nin daha da güçlendiği bir dönemin başlangıcı olmuştur. Ülkemizi devletlerden bir devlet sananlar gerimizdeki 2 bin 200 yıllık tecrübeyi milletimizin vatanındaki bin yıllık mücadelesini ve yüz milyonlarca insanın duasının gücünü görmüyor demektir ama hepsi de teker teker bu gerçekleri görecek. Bir şeye çok inanacağız, bir olduğumuz, iri olduğumuz, diri olduğumuz, kardeş olduğumuz, hep birlikte Türkiye olduğumuz sürece bu gerçekleri her birinin gerekirse kendilerine bunu anlata anlata göstereceğiz' ifadelerini kullandı.
'Hayal kırıklığının etkisiyle giderek hırçınlaştılar'
Türkiye'nin, dünyada terörle mücadele konusunda en büyük mücadeleyi verdiğini, en büyük kayıpları yaşadığını ve aynı zamanda en büyük başarıları elde ettiğini belirten Erdoğan, 'PKK terör örgütü 1984 yılından beri devletimize ve milletimize saldırmakta. Diyarbakır'daki il teşkilatını niye terk ettiniz. Ey Batı orada il teşkilatının önündeki anneleri neden görmediniz. İşinize gelmiyor. Siz ikircikli de değilsiniz, siz çok yüzlüsünüz. Aynı şekilde binlerce güvenlik görevlimiz de bu mücadelede şehadet mertebesine ulaştı. Bu sabah da yine bir kardeşimiz Resulayn'da el yapımı bombalar temizlenirken şehit oldu. Bütün bunlar kat ve kat fazlasıyla bunun bedelini bu teröristler ödüyorlar. En son terörist bitinceye kadar bu mücadele devam edecek. Kimse bizden bunu durdurmamızı beklemesin. Buradan sesleniyorum, tüm Batı'ya daha öncesinde Asala terör örgütü dünyanın dört bir yanında temsilciliklerimize yönelik yüz civarında saldırı gerçekleştirmiş, 40'a yakın diplomatik görevlimizi şehit etmişti. Bu sözde Ermeni terör örgütü karşısında gerek Amerika gerek Batı dünyasının en ufak bir tavrını duymadık. Yine 1970'li yıllar boyunca yaşanan terör olaylarında hep birlikte derin acılar çektik. Maalesef Türkiye'nin bu uzun ve ağır bedelli terörle mücadele süreci taktir edilmek yerine üzerimizde hesapları olanlar tarafından kullanışlı bir malzeme olarak görüldü. Suriye'den ülkemize yönelik terör tehditleri yoğunlaştığında müttefiklerimiz başta olmak üzere tüm dünyadan yardım istedik. G20 Antalya Zirvesinde tüm liderlere gelin Suriye sınırlarımız boyunca güvenli bir bölge oluşturalım hem Suriye halkını zulümden kurtaralım hem de sığınmacıları burada iskan edelim dedim. Herkes bu teklifi olumlu karşıladı ama gerçekleşmesi için hiç kimse kılını kıpırdatmadı. Teröristler Suriye tarafından sınır şehirlerimizi havanla, roketle, silahla taciz etmeye başladığında çağrımızı yeniledik. Bize destek vermek şöyle dursun ülkemize daha önce getirilmiş olan hava savunma sistemlerini söküp geri götürdüler. PKK bir yandan DEAŞ bir yandan rejimin kontrolündeki çeşitli terörist unsurlar ülkemizde bombalar patlatıp, vatandaşlarımızı, güvenlik güçlerimizi şehit ederken hepsi seyirci kaldı. Hatta Amerika'da, Avrupa'da ve kimi Arap ülkelerinde bazıları sabahı beklemeden darbecilere olan desteklerini ifşa etmekten de çekinmediler. Türkiye'nin, Suriye gibi Libya gibi bu tür olaylarla karşılaşınca yıkılacak bir ülke olduğunu sandılar. Bu hayal kırıklığının etkisiyle giderek hırçınlaştılar' dedi.
'Ha Apo ha FETÖ'
Türkiye'nin her meselesini diplomasiyle, diyalogla çözmeyi prensip edinmiş bir ülke olduğunun altını çizen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'1999 yılında Amerika'ya sığınan bu terörist başı FETÖ o günden bugüne acaba Amerika'da niye tutuluyor? Mahkemelerimizin verdiği 90'ı aşan dosyayı bunlar gördükleri halde acaba neden saklıyorlar, neden buna bu kadar önem veriyorlar? Bulunmayan bir Hint kumaşı değil. Demek ki burada başka projeler var. Şu anda bu terörist başı FETÖ bir projedir ve proje olarak Amerika'da 400 dönümlük arazi üzerinde yaşamaktadır. Öbür taraftan bizde bir şey olduğu zaman e bunu bize gönderin. Kusura bakmayın. Malum DEAŞ'ın başı kendini öldürdü. İntiharını yaptı. Tüm dünya bununla ayağa kaldırıldı. İyi güzel de bunun dışında olanlar gerçekleştiğinde niye acaba sizler gerekli desteği vermiyorsunuz. Sizler de gerekli desteği burada vermeniz lazım. O ne kadar sizin için önemliyse FETÖ denen bu terörist başı bizim için o denli önemlidir. Atmış olduğu adımlarla, yaptıklarıyla bu adam benim 251 kardeşimi şehit ettiler, 2 bin 193 vatandaşımı gazi ettiler. Bunun bir bedeli olmayacak mı? Bunun bir bedeli kesinlikle bu adamın Türkiye'ye teslimidir. Bunun için ha Apo ha FETÖ. Hiç farkı yok.'
'Hep oyalama taktikleri'
Terör örgütlerine karşı Türkiye'nin yürüttüğü mücadeleyi insan hakları meselesi haline dönüştürmeye çalıştıklarını belirten Erdoğan, 'Aynı nezaketle cevabımızı verdik. Türkiye 4 milyon sığınmacının yükünü tek başına omuzlarken bu konuda dahi ithamlarda bulunmaya yeltendiler. Duruşumuzu bozmadan cevaplarımızı verdik. Güney sınırlarımız boyunca önce DEAŞ o olmayınca PKK, YPG eliyle bir terör koridoru oluşturma gayretlerini yürütmeye başladılar. Müttefik dediğimiz ülkelerin bizim değil teröristlerin yanında yer almaları karşısında artık kendi göbeğimizi kendimizin kesmesi gerektiğini gördük. 32 bin civarında tır silah yüklü, araç gereç, mühimmat yüklü olarak benim ülkeme Irak tarafından giriyor ve bu terör örgütlerini destekliyorsa burada bir şey var demektir, biz buna eyvallah edemeyiz. Uyarılarımızı yaptık ama buna rağmen hala Amerika'nın sesi çıkmıyor. Askerimizi çekiyoruz dediler çektiler mi? Hayır. Oyalıyorlar. Hep oyalama taktikleri' diye konuştu.
'Dünyada alternatifsiz hiçbir şey yok'
ABD'nin 2018 Yılı Terör Raporuna değinen Erdoğan, 'Bu terör örgütlerini terör örgütü olarak adeta kabul etmediklerini son 2018 terör raporunda yaptıkları açıklamayla da ortaya koydular. Dün bizler de kabine toplantımızdan sonra açıklamamızı çok açık ve net yaptık. Bundan sonra böyle. Önce Fırat Kalkanı Harekatı ile 3 binin üzerinde DEAŞ'lıyı ve 600 PKK, YPG'liyi etkisiz hale getirdik. DEAŞ'a karşı kazanılmış bu muazzam başarı karşısında samimiyetle ülkemizin yanında kimse bulunmadı. Çünkü bunlar kendileri zaten DEAŞ ile beraber hareket ediyorlardı. Ardından Zeytin Dalı Harekatı ile Afrin bölgesini PKK, YPG teröristlerinden temizledik ve DEAŞ tehdidinden kurtardık. Bu defa oldukça ağır bir şekilde ülkemizi eleştirmeye kalktılar. Önce söylenen laflara baktık ve sonra söyleyenlere baktık ve hiçbirini kle almadık. Bu arada hiç olmadık bahanelerle ülkemizi uluslararası alanda köşeye sıkıştırma çabaları kesintisiz sürdü. Amaçları Türkiye'yi takatsiz bırakıp güney sınırlarımız boyunca kurmaya çalıştıkları terör koridoruna razı etmekti. Bu da Irak sınırından Cerablus'un biraz daha batısına kadar orada bir terör koridoru açmak. Bu koridor ülkemiz için bir tehdit oluşturacaktı. Buna fırsat vermedik. Savunma sanayi alanında tam anlamıyla bir örtülü ambargoya maruz kaldık. TSK'nın operasyonlarda kullandığı her türlü silahın mühimmatın teçhizatın tedarikini engellediler. Bir basit tabancanın bile bize satışını engellediler. Bunlar bizim için leblebi çekirdek, biz bunu zaten üretiyoruz. Bunu benim Karadeniz'deki zaten vatandaşım yapıyor, üretiyor. Bunlar problem değil. Fakat bizim birbirimize karşı madem stratejik ortağız bunlar nedir, bunları niye yapıyorsunuz. Kimini kendimiz üreterek kimini başka yerlerden temin ederek bu engelleri birer birer aştık. Mesela sınırlarımızı yapılan yoğun saldırılar sebebiyle acil ihtiyaç duyduğumuz hava savunma sistemlerini bize satmadıkları için gidip Rusya'dan S-400 aldık. Buna rağmen durmadılar. Projenin kurucu ortağı olduğumuz, üreticisi konumunda bulunduğumuz, parasının da bir kısmını ödediğimiz F-35 savaş uçaklarımızı bize teslim etmek istemediler. Bunun üzerine biz de öncelikle kendi milli muharip savaş uçağımızın geliştirilmesi sürecini hızlandırdık. Aynı zamanda alternatif tedarik yollarını araştırıyoruz. Dünyada alternatifsiz hiçbir şey yok. Yeter ki paran olsun. Bu konuda da bizi teslim alamayınca asırlık hesapları gündeme getirip, kinlerini kusmaya başladılar. Şu gerçeği herkesin bilmesini istiyorum. Terör örgütlerine verilen her destek, bu yönde atılan her adım sadece bizim mücadele azmimizi belirliyor' açıklamasında bulundu.
'Ağızlarını köpürterek analizler yapıyorlar'
Barış Pınarı Harekatını başlatmadan önce Türkiye'ye böyle bir adım atmaması konusunda büyük tehditler savrulduğunu kaydeden Erdoğan, şunları dedi:
'Asarız, keseriz, vururuzdan başlayan bu tehditlere rağmen harekatı başlattık mı? Başlattık. Bizi asan kesen vuran oldu mu? Olmadı. Çünkü bunlar mertçe mücadele etmeyi bilmezler. Bunların her işi sinsilik, ikiyüzlülük, tuzak kurma, oyuna getirme üzerine kuruludur. Şimdi yine benzer çabalar içindeler. Her gün birileri çıkıyor ülkemizi tehdit ediyor. Meclislerinde bizim için hiçbir hükmü olmayan kararlar alıyorlar. Gazetelerinde, mürekkeplerinden kin ve kan damlayan yazılar yazıyorlar. Ekranlarda ağızlarını köpürterek analizler yapıyorlar. Arada bir de mektuplar yazıyorlar. E böyle yapınca Türkiye korkup geri mi çekiliyor. Siz PKK, YPG'yi terör örgütü olarak raporlarınıza yazmayınca bu eli kanlı katiller ibra mı oluyor. Elbette hayır. Kendi elinizle kurduğunuz, ipinin de hala sizde olduğunu artık itiraf ettiğiniz DEAŞ ile ucubeyle mücadele bahanesiyle katlettiğiniz yüz binlerce masumun vebalinden kurtulamazsınız. Türkiye'nin terörle mücadele operasyonlarında tek bir sivilin bile burnu kanamazken diğer ülkelerin operasyonlarında oluk oluk sivil kanı dökülüyor olmasını dünya kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Bizi haklı mücadelemiz için eleştirenler, tehdit edenler, durmaya ve geri çekilmeye zorlayanlar teröristler karşısında böyle kararlı bir duruş sergilememişlerdir. Çanakkale'de yedi düveli dize getirmiş, İstiklal Harbi'nde yedi düvele rağmen yeni devletini kurmuş, bunca yıldır terör örgütleri vasıtasıyla vurulan, darbelere rağmen dimdik ayakta kalmış Türkiye bunlara mı eyvallah edecek. Bizi yaptırımla korkutanlar bizim için tek yaptırım mercinin Allah olduğunu bilmiyorlar galiba. Bize kendi isteklerini dikte etmeye çalışanlar bizim sadece milletimizden emir alacağımızı da bilmiyorlar galiba. Türkiye'yi müstemlekeleriyle karıştıranlar gerçeği görmek için bundan daha açık ne tür bir bilgi belge karar bekliyorlar. Bu bayrak inmez, bu ezan susmaz, bu ülke bölünmez, bu millet diz çökmez, bu devlet ilelebet payidar kalır. Duymayan kulaklar duysun, görmeyen gözler görsün, nasırlaşmış yürekler bu gerçekleri artık anlasın. Türkiye, Suriye ve Irak topraklarında tek bir terörist kalmayana kadar mücadelesini sürdürecektir. Ülkemizde yaşayan Suriyelilerin evlerine gönüllü dönüşleri için gereken güvenliği, huzuru, alt yapıyı kurana, gerekiyorsa bunun için yeni şehirler inşa edene kadar buradaki işimiz bitmeyecek' diye konuştu.
'Mutabakata bir şartla bağlıyız'
Erdoğan, Amerika ve Rusya ile yapılan mutabakata Türkiye'nin bağlı kaldığını belirterek, sözlerini şöyle sonlandırdı:
'Bir şartla. Muhataplarımızın da sözlerini yerine getirmeleri halinde bu geçerlidir. Her iki tarafta da belirlediğimiz güvenli bölge sınırları içinde hala teröristlerin bulunduğunu biliyoruz. Bizi 'teröristleri buradan çıkarttık, buralar teröristlerden arındırıldı' laflarıyla aldatamazlar. Daha buralar teröristlerden arındırılmış değil. Ne Tel Rıfat'ta ne Münbiç'te hala teröristler oralardan çıkarılmış değil. Aynı şekilde Resulayn'ın doğusunda güneyde yine teröristlerden bu bölgeler arındırılmış değil. Bir taraftan zaten petrolü ben çok severim dediği zaman e ne var orada. Petrolün yanında petrolü beraber üreteceği teröristler var. Çünkü oraları kim işletiyordu, bu teröristler. Bütün geçim kaynakları orasıydı. Güvenli bölge sınırları ötesindeki teröristlerde güvenlik güçlerimize yönelik saldırılar düzenliyor. Bu duruma seyirci kalmayacağız. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ne yapmamız gerekiyorsa onu yapacağız. Rusya'dan aldığımız S-400'lerin, F-35 meselesi ve yaptırımlar başta olmak üzere diğer konularla ilişkili hale getirilmesi akıl ve mantık işi değildir. Bu konudaki ısrarları ülkemize yönelik husumet dalgasının yeni bir bahanesi yeni bir aracı olarak görüyoruz. Türkiye ile eşit şartlarda konuşmaya, müzakere etmeye, anlaşmaya hazır olan herkese ülkemizin kapıları sonuna kadar açıktır. Ülkemizin ve milletimizin istiklaline, istikbaline, onuruna halel getirecek her türlü davranışı, teklifi, ifadeyi peşinen reddediyor, sahiplerine iade ediyoruz. Bugünkü mektubumuz bu kadar.'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısında konuştu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin Türkiye'nin geleceğine bırakılan en büyük miras olduğunu belirten Erdoğan, 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden rahatsız olanlar var. Diyorlar ki, 'bu geleneğimize ters bir yapı, biz Atatürk'ün partisiyiz' diyorlar. Acaba Gazi, parlamenter demokrasiyle mi idare etmişti ülkeyi. Dünyada şu anda gelişmiş ülkelere baktığımız zaman ya başkanlık sistemi ya yarı başkanlık sistemi bunlar şu anda önde gelen sistemler olarak yer buluyor. Dert başka. Dert kiminle geldi? AK Parti iktidarı ile Cumhur İttifakı'nın ortaklaşa getirmiş olduğu bir sistem. Bu rahatsız ediyor. Etse de etmese de sonunda millete gidildi ve millet Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine 'evet' dedi. Er veya geç hani egemenlik kayıtsız şartsız milletindi. Bunlarda dürüstlük diye bir şey yok. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olduğuna göre bu sistemi milletimize götürdük mü götürdük, milletimiz buna 'evet' dedi mi dedi. Bundan sonra sizin konuşmanız lafügüzaftır' ifadelerini kullandı.
Türkiye'yi diğer alanlarla birlikte ekonomide de ileriye taşıdıklarını kaydeden Erdoğan, 'Ekonomimizi 2013-2018 yılları arasında yılda ortalama yüzde 5,6 oranında büyüttük. Milli gelirimizi döviz kurunda geçen yıl yaşadığımız ağır saldırıya rağmen 790 milyar dolar seviyesinde tuttuk. Satın alma paritesine göre dünyanın 13'üncü büyük ekonomisi durumundayız. Şu anda 20 tane dünya ülkesi arasında Türkiye bu 20'nin içerisinde. Bu bir şeyi ifade ediyor. Durup dururken sizi oraya almıyorlar. Küçük bir hamleyle bu listede kısa sürede birkaç basamak birden yükselebilecek bir yerdeyiz. Hükümetlerimiz döneminde 9 milyon yeni kişiye iş sağlayarak istihdam rakamını 29 milyona yükselttik. İhracatımız göreve geldiğimizde 36 milyar dolardı, şu anda 171 milyar dolar. Cari dengemiz tarihimizde ilk defa 5 milyar dolar civarında fazla verir hale geldi. Bu konudaki kararlı duruşumuzu sonuna kadar sürdüreceğiz' açıklamasında bulundu.
Turizmde bu senenin ilk 9 ayında 42 milyona ulaşıldığını ve yıl sonunda 50 milyon rakamını aşacaklarının altını çizen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Böylece dünyada en çok turist çeken 6'nci ülke konumuna geldik. Döviz rezervlerimiz bir ara epeyce azalmıştı ama şimdi toparlandı ve 105 milyar dolar seviyesine yükseldi. Geçenlerde ana muhalefetin parti sözcüsü çıkmış IMF ile ilgili olarak güya ekonomiden biraz anlarmış. IMF ile ilgili 23,5 milyar dolardan biz devraldık ve bunu 2013'ün Mayıs ayında sıfırladık. Şu anda bizim IMF ile bir ilgimiz yok. Gene oradan ne yapıp edip acaba biz iktidara çamur atarız diye bunun gayreti içinde. Atamazsın. Çünkü sizin buraya ne diliniz ne ağzınız ulaşamaz. Her şeyden önce haddinizi bileceksiniz. Bunları sizin yapacak gücünüz yok. Zaten IMF olayını bu milletin başına dert eden sizsiniz. Bunu peyderpey azaltan da biziz ve en sonunda sıfırladık.'
'Son dönemde yaşadığımız tüm sıkıntılara rağmen gerek kamu borç oranında gerek toplam borcun milli gelire oranında gerekse diğer borç kategorilerinin tamamında gelişmiş ülkelerden bile çok iyi durumdayız' diyen Erdoğan, 'Ülkemize geçtiğimiz Ağustos ayından itibaren döviz kuru, faiz ve enflasyon üçgeninde kurulan oyunu bozduk. Bu faizi düşürmekten başka çare yok. Hep bunu söyledim. Bunu düşürdükçe enflasyon düşer dedim. Bu da olduğu zaman büyüme hızlanır dedim. Şimdi maalesef tabi bu sistemi değişince Merkez Bankasını görevden alma yetkisini aldık. Önceki Merkez Bankası Başkanını görevden aldık. Çünkü adam laf dinlemiyor ve yeni arkadaşımızla yola devam etti. Faiz oranlarını düşüreceğiz. Çünkü faiz bir ülkenin kalkınmasında en büyük zulümdür. Yatırımları, istihdamı, üretimi durdurur, rekabet gücünüzü ortadan kaldırır. Bu adımlar atılınca ve hava değişti enflasyonda tek haneli rakamlara düştük. Döviz kurunu da nispeten stabil hale getirdik' dedi.
'Araç ve konut kredilerindeki düşüş piyasaları canlandırdı'
Araç ve konut kredilerindeki düşüşün piyasaları yeniden canlandırdığını söyleyen Erdoğan, 'Enflasyonu da Ekim ayı itibariyle yüzde 6,8 seviyesine indirerek yeniden tek haneli rakamlara düşürdük. Türkiye'nin öyle masa başında tezgahlanan ayak oyunları ve kumpaslarla yıkılamayacak kadar güçlü bir ülke olduğunu herkes gördü. Biz zarar vermek için atılan her adım Türkiye'nin daha da güçlendiği bir dönemin başlangıcı olmuştur. Ülkemizi devletlerden bir devlet sananlar gerimizdeki 2 bin 200 yıllık tecrübeyi milletimizin vatanındaki bin yıllık mücadelesini ve yüz milyonlarca insanın duasının gücünü görmüyor demektir ama hepsi de teker teker bu gerçekleri görecek. Bir şeye çok inanacağız, bir olduğumuz, iri olduğumuz, diri olduğumuz, kardeş olduğumuz, hep birlikte Türkiye olduğumuz sürece bu gerçekleri her birinin gerekirse kendilerine bunu anlata anlata göstereceğiz' ifadelerini kullandı.
'Hayal kırıklığının etkisiyle giderek hırçınlaştılar'
Türkiye'nin, dünyada terörle mücadele konusunda en büyük mücadeleyi verdiğini, en büyük kayıpları yaşadığını ve aynı zamanda en büyük başarıları elde ettiğini belirten Erdoğan, 'PKK terör örgütü 1984 yılından beri devletimize ve milletimize saldırmakta. Diyarbakır'daki il teşkilatını niye terk ettiniz. Ey Batı orada il teşkilatının önündeki anneleri neden görmediniz. İşinize gelmiyor. Siz ikircikli de değilsiniz, siz çok yüzlüsünüz. Aynı şekilde binlerce güvenlik görevlimiz de bu mücadelede şehadet mertebesine ulaştı. Bu sabah da yine bir kardeşimiz Resulayn'da el yapımı bombalar temizlenirken şehit oldu. Bütün bunlar kat ve kat fazlasıyla bunun bedelini bu teröristler ödüyorlar. En son terörist bitinceye kadar bu mücadele devam edecek. Kimse bizden bunu durdurmamızı beklemesin. Buradan sesleniyorum, tüm Batı'ya daha öncesinde Asala terör örgütü dünyanın dört bir yanında temsilciliklerimize yönelik yüz civarında saldırı gerçekleştirmiş, 40'a yakın diplomatik görevlimizi şehit etmişti. Bu sözde Ermeni terör örgütü karşısında gerek Amerika gerek Batı dünyasının en ufak bir tavrını duymadık. Yine 1970'li yıllar boyunca yaşanan terör olaylarında hep birlikte derin acılar çektik. Maalesef Türkiye'nin bu uzun ve ağır bedelli terörle mücadele süreci taktir edilmek yerine üzerimizde hesapları olanlar tarafından kullanışlı bir malzeme olarak görüldü. Suriye'den ülkemize yönelik terör tehditleri yoğunlaştığında müttefiklerimiz başta olmak üzere tüm dünyadan yardım istedik. G20 Antalya Zirvesinde tüm liderlere gelin Suriye sınırlarımız boyunca güvenli bir bölge oluşturalım hem Suriye halkını zulümden kurtaralım hem de sığınmacıları burada iskan edelim dedim. Herkes bu teklifi olumlu karşıladı ama gerçekleşmesi için hiç kimse kılını kıpırdatmadı. Teröristler Suriye tarafından sınır şehirlerimizi havanla, roketle, silahla taciz etmeye başladığında çağrımızı yeniledik. Bize destek vermek şöyle dursun ülkemize daha önce getirilmiş olan hava savunma sistemlerini söküp geri götürdüler. PKK bir yandan DEAŞ bir yandan rejimin kontrolündeki çeşitli terörist unsurlar ülkemizde bombalar patlatıp, vatandaşlarımızı, güvenlik güçlerimizi şehit ederken hepsi seyirci kaldı. Hatta Amerika'da, Avrupa'da ve kimi Arap ülkelerinde bazıları sabahı beklemeden darbecilere olan desteklerini ifşa etmekten de çekinmediler. Türkiye'nin, Suriye gibi Libya gibi bu tür olaylarla karşılaşınca yıkılacak bir ülke olduğunu sandılar. Bu hayal kırıklığının etkisiyle giderek hırçınlaştılar' dedi.
'Ha Apo ha FETÖ'
Türkiye'nin her meselesini diplomasiyle, diyalogla çözmeyi prensip edinmiş bir ülke olduğunun altını çizen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'1999 yılında Amerika'ya sığınan bu terörist başı FETÖ o günden bugüne acaba Amerika'da niye tutuluyor? Mahkemelerimizin verdiği 90'ı aşan dosyayı bunlar gördükleri halde acaba neden saklıyorlar, neden buna bu kadar önem veriyorlar? Bulunmayan bir Hint kumaşı değil. Demek ki burada başka projeler var. Şu anda bu terörist başı FETÖ bir projedir ve proje olarak Amerika'da 400 dönümlük arazi üzerinde yaşamaktadır. Öbür taraftan bizde bir şey olduğu zaman e bunu bize gönderin. Kusura bakmayın. Malum DEAŞ'ın başı kendini öldürdü. İntiharını yaptı. Tüm dünya bununla ayağa kaldırıldı. İyi güzel de bunun dışında olanlar gerçekleştiğinde niye acaba sizler gerekli desteği vermiyorsunuz. Sizler de gerekli desteği burada vermeniz lazım. O ne kadar sizin için önemliyse FETÖ denen bu terörist başı bizim için o denli önemlidir. Atmış olduğu adımlarla, yaptıklarıyla bu adam benim 251 kardeşimi şehit ettiler, 2 bin 193 vatandaşımı gazi ettiler. Bunun bir bedeli olmayacak mı? Bunun bir bedeli kesinlikle bu adamın Türkiye'ye teslimidir. Bunun için ha Apo ha FETÖ. Hiç farkı yok.'
'Hep oyalama taktikleri'
Terör örgütlerine karşı Türkiye'nin yürüttüğü mücadeleyi insan hakları meselesi haline dönüştürmeye çalıştıklarını belirten Erdoğan, 'Aynı nezaketle cevabımızı verdik. Türkiye 4 milyon sığınmacının yükünü tek başına omuzlarken bu konuda dahi ithamlarda bulunmaya yeltendiler. Duruşumuzu bozmadan cevaplarımızı verdik. Güney sınırlarımız boyunca önce DEAŞ o olmayınca PKK, YPG eliyle bir terör koridoru oluşturma gayretlerini yürütmeye başladılar. Müttefik dediğimiz ülkelerin bizim değil teröristlerin yanında yer almaları karşısında artık kendi göbeğimizi kendimizin kesmesi gerektiğini gördük. 32 bin civarında tır silah yüklü, araç gereç, mühimmat yüklü olarak benim ülkeme Irak tarafından giriyor ve bu terör örgütlerini destekliyorsa burada bir şey var demektir, biz buna eyvallah edemeyiz. Uyarılarımızı yaptık ama buna rağmen hala Amerika'nın sesi çıkmıyor. Askerimizi çekiyoruz dediler çektiler mi? Hayır. Oyalıyorlar. Hep oyalama taktikleri' diye konuştu.
'Dünyada alternatifsiz hiçbir şey yok'
ABD'nin 2018 Yılı Terör Raporuna değinen Erdoğan, 'Bu terör örgütlerini terör örgütü olarak adeta kabul etmediklerini son 2018 terör raporunda yaptıkları açıklamayla da ortaya koydular. Dün bizler de kabine toplantımızdan sonra açıklamamızı çok açık ve net yaptık. Bundan sonra böyle. Önce Fırat Kalkanı Harekatı ile 3 binin üzerinde DEAŞ'lıyı ve 600 PKK, YPG'liyi etkisiz hale getirdik. DEAŞ'a karşı kazanılmış bu muazzam başarı karşısında samimiyetle ülkemizin yanında kimse bulunmadı. Çünkü bunlar kendileri zaten DEAŞ ile beraber hareket ediyorlardı. Ardından Zeytin Dalı Harekatı ile Afrin bölgesini PKK, YPG teröristlerinden temizledik ve DEAŞ tehdidinden kurtardık. Bu defa oldukça ağır bir şekilde ülkemizi eleştirmeye kalktılar. Önce söylenen laflara baktık ve sonra söyleyenlere baktık ve hiçbirini kle almadık. Bu arada hiç olmadık bahanelerle ülkemizi uluslararası alanda köşeye sıkıştırma çabaları kesintisiz sürdü. Amaçları Türkiye'yi takatsiz bırakıp güney sınırlarımız boyunca kurmaya çalıştıkları terör koridoruna razı etmekti. Bu da Irak sınırından Cerablus'un biraz daha batısına kadar orada bir terör koridoru açmak. Bu koridor ülkemiz için bir tehdit oluşturacaktı. Buna fırsat vermedik. Savunma sanayi alanında tam anlamıyla bir örtülü ambargoya maruz kaldık. TSK'nın operasyonlarda kullandığı her türlü silahın mühimmatın teçhizatın tedarikini engellediler. Bir basit tabancanın bile bize satışını engellediler. Bunlar bizim için leblebi çekirdek, biz bunu zaten üretiyoruz. Bunu benim Karadeniz'deki zaten vatandaşım yapıyor, üretiyor. Bunlar problem değil. Fakat bizim birbirimize karşı madem stratejik ortağız bunlar nedir, bunları niye yapıyorsunuz. Kimini kendimiz üreterek kimini başka yerlerden temin ederek bu engelleri birer birer aştık. Mesela sınırlarımızı yapılan yoğun saldırılar sebebiyle acil ihtiyaç duyduğumuz hava savunma sistemlerini bize satmadıkları için gidip Rusya'dan S-400 aldık. Buna rağmen durmadılar. Projenin kurucu ortağı olduğumuz, üreticisi konumunda bulunduğumuz, parasının da bir kısmını ödediğimiz F-35 savaş uçaklarımızı bize teslim etmek istemediler. Bunun üzerine biz de öncelikle kendi milli muharip savaş uçağımızın geliştirilmesi sürecini hızlandırdık. Aynı zamanda alternatif tedarik yollarını araştırıyoruz. Dünyada alternatifsiz hiçbir şey yok. Yeter ki paran olsun. Bu konuda da bizi teslim alamayınca asırlık hesapları gündeme getirip, kinlerini kusmaya başladılar. Şu gerçeği herkesin bilmesini istiyorum. Terör örgütlerine verilen her destek, bu yönde atılan her adım sadece bizim mücadele azmimizi belirliyor' açıklamasında bulundu.
'Ağızlarını köpürterek analizler yapıyorlar'
Barış Pınarı Harekatını başlatmadan önce Türkiye'ye böyle bir adım atmaması konusunda büyük tehditler savrulduğunu kaydeden Erdoğan, şunları dedi:
'Asarız, keseriz, vururuzdan başlayan bu tehditlere rağmen harekatı başlattık mı? Başlattık. Bizi asan kesen vuran oldu mu? Olmadı. Çünkü bunlar mertçe mücadele etmeyi bilmezler. Bunların her işi sinsilik, ikiyüzlülük, tuzak kurma, oyuna getirme üzerine kuruludur. Şimdi yine benzer çabalar içindeler. Her gün birileri çıkıyor ülkemizi tehdit ediyor. Meclislerinde bizim için hiçbir hükmü olmayan kararlar alıyorlar. Gazetelerinde, mürekkeplerinden kin ve kan damlayan yazılar yazıyorlar. Ekranlarda ağızlarını köpürterek analizler yapıyorlar. Arada bir de mektuplar yazıyorlar. E böyle yapınca Türkiye korkup geri mi çekiliyor. Siz PKK, YPG'yi terör örgütü olarak raporlarınıza yazmayınca bu eli kanlı katiller ibra mı oluyor. Elbette hayır. Kendi elinizle kurduğunuz, ipinin de hala sizde olduğunu artık itiraf ettiğiniz DEAŞ ile ucubeyle mücadele bahanesiyle katlettiğiniz yüz binlerce masumun vebalinden kurtulamazsınız. Türkiye'nin terörle mücadele operasyonlarında tek bir sivilin bile burnu kanamazken diğer ülkelerin operasyonlarında oluk oluk sivil kanı dökülüyor olmasını dünya kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Bizi haklı mücadelemiz için eleştirenler, tehdit edenler, durmaya ve geri çekilmeye zorlayanlar teröristler karşısında böyle kararlı bir duruş sergilememişlerdir. Çanakkale'de yedi düveli dize getirmiş, İstiklal Harbi'nde yedi düvele rağmen yeni devletini kurmuş, bunca yıldır terör örgütleri vasıtasıyla vurulan, darbelere rağmen dimdik ayakta kalmış Türkiye bunlara mı eyvallah edecek. Bizi yaptırımla korkutanlar bizim için tek yaptırım mercinin Allah olduğunu bilmiyorlar galiba. Bize kendi isteklerini dikte etmeye çalışanlar bizim sadece milletimizden emir alacağımızı da bilmiyorlar galiba. Türkiye'yi müstemlekeleriyle karıştıranlar gerçeği görmek için bundan daha açık ne tür bir bilgi belge karar bekliyorlar. Bu bayrak inmez, bu ezan susmaz, bu ülke bölünmez, bu millet diz çökmez, bu devlet ilelebet payidar kalır. Duymayan kulaklar duysun, görmeyen gözler görsün, nasırlaşmış yürekler bu gerçekleri artık anlasın. Türkiye, Suriye ve Irak topraklarında tek bir terörist kalmayana kadar mücadelesini sürdürecektir. Ülkemizde yaşayan Suriyelilerin evlerine gönüllü dönüşleri için gereken güvenliği, huzuru, alt yapıyı kurana, gerekiyorsa bunun için yeni şehirler inşa edene kadar buradaki işimiz bitmeyecek' diye konuştu.
'Mutabakata bir şartla bağlıyız'
Erdoğan, Amerika ve Rusya ile yapılan mutabakata Türkiye'nin bağlı kaldığını belirterek, sözlerini şöyle sonlandırdı:
'Bir şartla. Muhataplarımızın da sözlerini yerine getirmeleri halinde bu geçerlidir. Her iki tarafta da belirlediğimiz güvenli bölge sınırları içinde hala teröristlerin bulunduğunu biliyoruz. Bizi 'teröristleri buradan çıkarttık, buralar teröristlerden arındırıldı' laflarıyla aldatamazlar. Daha buralar teröristlerden arındırılmış değil. Ne Tel Rıfat'ta ne Münbiç'te hala teröristler oralardan çıkarılmış değil. Aynı şekilde Resulayn'ın doğusunda güneyde yine teröristlerden bu bölgeler arındırılmış değil. Bir taraftan zaten petrolü ben çok severim dediği zaman e ne var orada. Petrolün yanında petrolü beraber üreteceği teröristler var. Çünkü oraları kim işletiyordu, bu teröristler. Bütün geçim kaynakları orasıydı. Güvenli bölge sınırları ötesindeki teröristlerde güvenlik güçlerimize yönelik saldırılar düzenliyor. Bu duruma seyirci kalmayacağız. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ne yapmamız gerekiyorsa onu yapacağız. Rusya'dan aldığımız S-400'lerin, F-35 meselesi ve yaptırımlar başta olmak üzere diğer konularla ilişkili hale getirilmesi akıl ve mantık işi değildir. Bu konudaki ısrarları ülkemize yönelik husumet dalgasının yeni bir bahanesi yeni bir aracı olarak görüyoruz. Türkiye ile eşit şartlarda konuşmaya, müzakere etmeye, anlaşmaya hazır olan herkese ülkemizin kapıları sonuna kadar açıktır. Ülkemizin ve milletimizin istiklaline, istikbaline, onuruna halel getirecek her türlü davranışı, teklifi, ifadeyi peşinen reddediyor, sahiplerine iade ediyoruz. Bugünkü mektubumuz bu kadar.'