Cehalet Üzerine Bazı Yaklaşımlar - Dr. Hasan YAĞAR

Cehalet Üzerine Bazı Yaklaşımlar


Cumhuriyetimizin banisi Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili bazı hezeyanlara internette sıkça rastlanıyor olması üzerine hasbelkader bu yazıyı kaleme almayı gerekli gördüm. Zira bendeniz Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi ile buna ilave olarak İslami Akideler ve dahi Sosyolojinin temel kuralları üzerinde çalışma yapan biri olarak, cidden söylenenleri hayret ve esefle karşılamış durumdayım.
Burada hemen şunu da ilave etmeliyim ki, pek de kısa sürmeyen bir rahatsızlığım sebebiyle “Malatya Sürmanşet’e” yazı gönderemedim. Bu sebeple üzgün olduğumu belirtmeliyim. Dilerim Sayın Özbey bu naçizane karalamaya sitesinde yer verir.
Şimdi gelelim esas konumuza: Konumuzun detayına girmeden önce cahil veya cehalet kavramının ne anlama geldiği hususunu açıklamanın ciddi bir zaruret olduğu kanaatini taşımaktayım. Zira hemen her bir okuyucunun malumu olduğu üzere, memleketimizde, cehaleti üzerinde taşıdığı için cahilliği yüklenmiş durumda olan kişi veya kişiler için, okuma yazması olmayan, mektep medrese görmemiş kişilere yakıştırılan bir kavramdır. Bu yaklaşım bir bakıma doğrudur. Ama meselenin tas tamam anlamı bu değildir. Zira bazen, cehalet ve onun görüntüsü olan cahillik tahsil suretiyle de elde edilen bir melanettir. İşte Devletimizi, adeta aslanın karnından çıkarıp bizlere hediye eden Atatürk’e dil uzatan bedbaht cahiller bu zümreye mensup meczuplardır. Peki, nedir bu kavramın diğer anlamı. Hemen söyleyelim. Yukarıda söz konusu ettiğimiz yaklaşım, bu kavramın bilimsel anlamı olmayıp bu işin amiyane yaklaşımıdır. Hâlbuki cehalet bilim ve bilginin zıddı olup kendisini üzerinde taşıyan ve cahil olarak nitelenen kişi âlimin zıddıdır. Âlim ise konular arasında ilgi ve bağ kuran ve her halükarda kurabilen kişi demektir. Tabii olarak cahil de bunun zıddı olarak olaylar arasında ilgi ve bağ kuramayan kişi demektir. Nitekim memleketimizde böylelerinden geçilmemektedir. Sayıları o kadar çok ki değme gitsin. Üzerlerinde taşıdıkları unvanları vesilesiyle de, çeşitli nedenlerle ciddi manada öğrenim yapamamış insanlarımızı keyiflerince ayartıp, yanlış kanaat ve yollara sapa bilmekteler.
İşte Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e dil uzatıp o şom ağızlarından hezeyan, kin ve nefret kusanlar bu cümleden olan bedbahtlardır.
Tesadüfen internet ortamında gezerken, isim ve soyadının baş harfleri K.M. olan bir meczup, Merhum Atatürk’ün vefat esnasında “ve aleykümüsselam” dediği hususu, gözlemcilerin raporları ile tarihli ve ispatlıca sabit olduğu halde, bunu diline dolayarak utanmadan ve sıkılmadan bunu yalanlıyor. Ve diyor ki, bu düpedüz bir uydurmadır. Hatta saat 9’u 5 geçe vefatı dahi uydurmadır. Zira kendisi gece ve yanında hiç kimsenin bulunmadığı bir esnada vefat etmiştir. Zira doktorları, kendisini iyi edemedikleri sebebiyle odasından kovduğunu ve bu sebeple hiç kimsenin yanında kalmadığını ve sabahleyin kendisinin yatağında ölmüş halde bulunduğunu kusmaktadır. Hele şu utanmaza ve rezile bak. Bu söylediklerinin hiç akıl ve izanla bağdaşır bir tarafı var mı? Bu utanmaz herif bir de diyor ki, cenaze namazı kılınmaksızın defnedilecekti, ancak üvey kız kardeşi olan Makbule’nin itirazı üzerine cenaze namazı kılındı. Namazı kılanların da hepsi fötr şapkalıydı ve tekbiri de “Tanrı Uludur” diye aldılar. Zavallının nerelerde gezindiğini sezinlenebiliyor musunuz? Seni gidi zındık seni. Bu ne kin bu ne nefret.
A bre kara cahil, şayet O büyük insan bu devleti küffarın elinden kurtarmasaydı, sen şimdi İstanbul’un o ferah deniz havasını soluyarak bunları söyleyebilir miydin? Söyleyemezdin. Zira o gün dahi “Beşinci Kol” faaliyetleri sürdürenler gibi sen de –şayet varsa- ırzını, namusunu ve dahi iffetini müstevlilere/işgalcilere, yemin ederim, peşkeş çekerdin.
Pek fazla olmasa da, İslami Akideler üzerinde araştırma yapan biri olarak canı gönülden diyebiliyorum ki, güya Müslüman geçinen bu zavallıların gerçek İslam’la uzaktan ve yakından hiçbir alakaları yoktur. Eğer öyle bir alakaları olsaydı, Hz. Resul’ün: “ Ölülerinizi hayırla ve iyilikle yâd edin/anın” hadis-i şerifinin aksine hareket ederler miydi?     Bu adamlar ne Türk ne de Müslüman dersek acaba bühtan mı etmiş oluruz. Gerçek akıl ve izan sahiplerine selam, müteveffa Mustafa Kemal Atatürk’e de gani gani rahmet olsun diyorum

Dr. Hasan Yağar

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
18Nis
21Mar
24Şub

ÖRT Kİ ÖLEM

11Şub

Şu İşe Bak

10Oca

BİR YILAN HİKÂYESİ