İlahi En Son Reçete - Dr. Hasan YAĞAR

İlahi En Son Reçete


Hiç şüphesiz bunun adı Kur’an-ı Kerim’dir. Yazımıza bu ismi şunun için verdik: Her birimizin bildiği üzere reçete, dünyadaki sağlığımız için fevkalade önemi olan bir nesnedir ve bir bilen yani bir uzman tarafından yazılır ve her hal ve şartta uygulanması istenir ve bu durum kaçınılmazlık arz eder. Yani bir mecburiyeti ifade eder. Aksi halde o hastalığımız devam eder ve dünyamız dar hale geldiği gibi etrafımızda bulunan yakın ve uzak, hemen her kesi de bizar hale getiririz. 
    Buraya şunun için gelmiş olduk. Diyelim ki bu reçeteyi kullanmadan ve evde hep okşayarak bazen öperek ve hiçbir şey anlamadığımız halde bazen de okuyarak ve böylece sağlığımız için elzem olan ilaçları kullanmadan hekimin bize verdiği görüşme gününe böylece gittik ve bize buna dair sorulan bir soruya da yaptığımız hakkında övüne gerine cevap verdik. Bu durum karşısında hekimin bize yapacağı muamele şu olur: 1) Ya bizi kovar ve bir daha kendisine müracaat edilmemesini söyler veya 2) Bizi psikoloğa veya psikiyatriye sevk eder. O anda bizim için bundan başka yapılacak hiçbir işleme yoktur ve olamaz. Kime başvurursanız vurun durum asla değişmez.
    Sevgili dostlar işte bizim Kur’an ile olan ilişkimiz maalesef bundan farklılık göstermemektedir. Hepimizin bildiği üzere genç kızlarımız yuva kurup baba evinden çıkarken hep Kur’an-ı Kerim altından yolcu edilir. Ve bu Kur’an, gidilen evde evin en mutena bir köşesinde çoluk çocuğun ulaşamayacağı yükseklikte, uygun bir duvara asılır. Bunun için şayet mümkünse kıble tarafındaki duvar tercih edilir.
    Bir de her ne hikmetse-ki bunda vatandaşın asla bir kusuru yoktur-abdestsiz Kur’an’a dokunulmaz yavesi ortalıkta neşvünema bulmuş durumdadır. Hâlbuki abdest, Rabbül Âlemin tarafından Maide Suresi 6. Ayetinde ve Nisa Suresinin 43. Ayetinde de temsili abdest olarak teyemmüm tarif edilir. Özellikle söz konusu ettiğimiz 6. Ayette bizzat namaz için tarif edilir. 43. Ayette ise meselenin bir başka boyutu dile getirilir ve hiç birinde Kur’an okumak kast edilmez. Dileyen her bir okuyucu bu ayetlerin mealine bakabilirler. Mesele, Kur’an’a saygı ise elbette bunun için abdest alınır. Ve dahi alınmalıdır da. Bu ayrı bir yaklaşım. Mesela otobüste, trende veya uçakta yolculuk esnasında çantasındaki Kur’an’ını açıp okumak için de abdest şartını ararsanız, o insanı Kur’an’ından uzaklaştırmış olursunuz. İşte tam da bunun içindir ki Kur’an okumak için abdest ilahi bir zorunluluk değildir.  Kur’an’ın nasıl okunacağını yani Kur’an okumaya başlarken ne yapmamız gerektiği 16. Sure olan Nahl/Bal Arısı Suresinin 98.ayetinde apaçık beyan edilmiştir. O da: “Kur’an okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın” mealindeki beyandır. Peki, biz kullara ne oluyor da ve bu yetmiyormuş gibi hâşâ ve adeta Allah’a yol gösterir gibi kendimizce ahkâm kesip duruyoruz. Abdestsiz okunmaz dediğiniz sebebiyledir ki hanım kardeşlerimiz, tabii durumları olan özel günlerinde maalesef Kur’an’dan uzak bırakılmışlardır ve maalesef hâlâ da bırakılmaktadırlar. Oysa günah, sevap, helal ve dahi haram Rabbül Âleminin hükmüne bağlıdır. Burada şunu da ekleyelim ki, hanım kardeşlerimizin bu durumu hastalık şeklinde kayda geçirilmiş ise de bu zinhar yanlıştır. Zira hastalık gayri tabii olan marazi bir durumdur. Bu durum ise, Rabbül Âlemin ’in bir annelik vasfı gereği olarak hanım kardeşlerimize verdiği en tabii halleridir.
    Adam, Kur’an’ın anlaşılarak ve üzerinde derin derin düşünülerek okunması ve böylece hayata geçirilmesini tavsiye edeceği yerde başka başka ve boyunu aşan anlamsız telkinlerde bulunmaktadır. Çok ama çok yazık. Bu tür ahkâm sahipleri hem kendilerine hem de sade vatandaşlarımıza yazık etmekteler. 
    Mesela şu anda Mübarek Ramazan ayında bulunduğumuz için, tüm yasaklara rağmen, bazı mekânlarda Mukabele okunduğunu biliyoruz. Mukabele, karşılıklı okumanın adıdır. Bu ise o güne kadar nazil olan-ki Kur’an 22 veya 23 yılda nazil olmuştur- ayetlerin tespitinde bir eksiklik veya fazlalık olup olmadığının görülüp düzeltilmesi için her ramazanda Cebrail ile Hz. Resul’ün karşılıklı okumasıydı. Bu okuyuşta hem Cebrail hem de Hz. Resul (s.a.s.) Kur’an’ın dilini biliyorlardı ve tabii olarak Kuran’ın ne dediğini de anlıyorlardı. Peki, bizde yapılan Mukabelelerde durum böyle mi? Asla. Sevgili dostlar; Kur’an, onu okuyalım, anlayalım ve hayata geçirelim diye Yüce Yaratıcı tarafından bizlere gönderilmiş En Son Mektuptur. Ve uhrevi hayatımızın dizaynı da bu Mektubu okuyup anlamamıza bağlıdır. Kur’an’ın tespitine göre, yaşadığımız bu yer bizim için bir imtihan/sınav beldesidir. Sınav soruları ise En Son Mektup olan Kur’an’dan çıkacak. O halde bu Mektubu iyi okumalı ve iyi anlamalıyız. Aksi halde sınavı kaybetmek işten bile değil. O takdirde vay halimize demekten başka bir şey söylemek maalesef elimizden gelmeyecektir.
    Maalesef Kur’an hükümlerini bilmediğimiz için çok yanlış yollara saptığımız aşikâr olarak ortadadır. Mesela her hangi bir deprem olduğunda o beldede derhal kiralar artırılır.  Şayet bizler Kur’an Müslümanı olsak tam da böyle bir zamanda kiraları düşürmemiz lazım. Zira Kur’an’ın emri tas tamam bu yöndedir. Hani derler ya “adamcağızın evi yıkılmış”. Bu söylem, o kişi bir felakete maruz kaldığının beyanı değil de nedir. Ama buna rağmen “Din Kardeşi” olduğumuz halde bunu yapabiliyoruz. Eminim ki bunu yapanlar Hicret sonrası Muhacir ve Ensar münasebetlerinden de dem vuran zat-ı muhteremlerdir. Olmuyor ve yakışmıyor sevgili dostlar. 
    Bazen de bir bakıyorsunuz, adam muhatabına soruyor: Oruç tutuyor musun veya namaz kılıyor musun. Sevgili dostlar, Bu sorular biz kulların soracağı sorular değil. Zira o işin muhatabı biz değiliz. O soruları Rabbül Âlemin ancak kuluna sorar. Bizim soracağımız sorular aç mısın, tok musun, açıkta mısın, evin barkın var mı şekelindeki sorular olmalıdır. Ama maalesef hep böyle yanlış kulvarlarda gezip duruyoruz. 
    Uzun lafın kısası şu ki; bizler Müslümanlığın dünyevi rehberi olan Reçetemizden fevkalade uzaklarda seyrediyoruz. Onun için de Müslümanlığımız maalesef yerli ve yabancı bazı mahfillerde tartışma konusu olmaktadır. Bunun müsebbibi bizleriz. Yani adına Müslüman denen ve iftihar vesilesi olması gereken bir sıfatımızla. Ben Müslümanım diyen birine bu şartlar muvacehesine gerçekten CİDDİMİSİN demek geçiyor adamın içinden. Herkese hayırlı ramazanlar olsun. Kur’an’ın inmeye başladığı gece olan Kadir geceniz şimdiden mübarek olsun. Selam ve dua ile. Dr. Hasan Yağar.        

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
18Nis
21Mar
24Şub

ÖRT Kİ ÖLEM

11Şub

Şu İşe Bak

10Oca

BİR YILAN HİKÂYESİ