Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Gönüllü: 'Korona virüsler aslında çok yakından tanıdığımız virüsler'

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Gönüllü, 'Her virüsün yerleştiği, ürediği, hastalık yaptığı doğal konakçıları var. Bazı virüsler sadece yarasalarda hastalığa neden oluyor. Virüsler onlarla yakın temasta olan insanlara geçebiliyor. Son 20 yıl içinde gb kez yaşadığımız salgınlardaki korona virüsler hayvanlardan insana geçti ve insandan insana yayılma eğilimi göstermeye başladı' dedi.

PAYLAŞ
Malatya Sürmanşet - Malatya Sürmanşet

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Gönüllü, “Her virüsün yerleştiği, ürediği, hastalık yaptığı doğal konakçıları var. Bazı virüsler sadece yarasalarda hastalığa neden oluyor. Virüsler onlarla yakın temasta olan insanlara geçebiliyor. Son 20 yıl içinde gb kez yaşadığımız salgınlardaki korona virüsler hayvanlardan insana geçti ve insandan insana yayılma eğilimi göstermeye başladı” dedi.

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Gönüllü, Çin’de ortaya çıkan ve dünya genelinde yayılan salgın hastalık hakkında İHA’ya açıklamalarda bulundu. Benzer salgınların son 20 yılda üçüncü kez görüldüğünü aktaran Prof. Dr. Gönüllü, yakın gelecekte hastalığın tedavi yollarının bulunacağının da altını çizdi. Çin’de ortaya çıkan ve tüm dünyada panik oluşturan korona virüsün aslında yabancı bir virüs olmadığını dile getiren Prof. Dr. Gönüllü, genellikle kış aylarında yakalanılan nezle hastalığının korona virüsler yoluyla kapıldığını aktardı. Yaşanan salgın hastalığın hayvanlardan bulaşması dolayısıyla tehlike oluşturduğunu vurgulayan Gönüllü, Severe Acute Respiratory Syndrome (SARS) ve MERS virüslerini hatırlatarak, “Korona virüsler aslında çok yakından tanıdığımız virüsler. Her kış onlarla ilgili bir hastalık geçiriyoruz. Sıradan nezleleri en çok yapan etkenlerin başında korona virüs ailesi geliyor. Son günlerde Çin’den bütün dünyaya yayılmakta olan korona virüsler aynı ailenin farklı fertleri. Bunların hayvanlardan insanlara geçtiği biliniyor. Bugüne kadar daha önce iki kez benzer tecrübeleri yaşamıştık. Bunlardan ilki SARS virüsüydü. Yine Çin’de ortaya çıkmıştı. Bu virüsün yabani bir kediden bulaştığı düşünülüyordu. Daha sonra Orta Doğu’dan bir virüs çıkmıştı ve ona da MERS virüsü adı verildi. Onun da develerden insanlara bulaştığı keşfedildi. Son olarak da yarasalardan insanlara bulaştığı düşünülen yeni korona virüs ailesiyle karşı karşıya kaldık” ifadelerini kullandı.

“Bu son 20 yıl içinde üç kez yaşadığımız salgınlardaki korona virüslerde hayvanlardan insana geçti ve insandan insana yayılma eğilimi göstermeye başladı”

Her virüsün doğal konakçılarının olduğunu vurgulayan Gönüllü, hava yoluyla hayvanlardan bulaşan virüsün yoğun bir şekilde alındığı takdirde mutasyona uğrayabileceğini söyledi. Gönüllü, benzer rahatsızlıkların son 20 yıl içinde üçüncü defa ortaya çıktığını belirterek, “Her hayvanın doğal konakçıları var. Yani her virüsün yerleştiği, ürediği, hastalık yaptığı doğal konakçıları var. Bazı virüsler sadece yarasalarda hastalığa neden oluyor, bazıları develerde veya kedilerde hastalığa neden oluyor. Sadece onlarda üreyen mikroorganizmalar, virüsler onlarla yakın temasta olan insanlara geçebiliyor. Bunların geçme şekli de; o virüsle bulaşmış olan partiküller hava yoluyla alındığında insana bulaşıyor. Çok yoğun bir şekilde geçtiğinde bu virüslerde birtakım mutasyon dediğimiz genetik değişiklikler oluşuyor. Bunlar eskiden insanlarda hastalık yapmazken, insanlar bu mikroorganizmalarla çok yoğun karşılaştığında hastalık yapmaya başlıyor. Hayvanlardan insanlara geçiyor. Dolayısıyla hayvanlarla iletişimi kestiğimizde bu hastalığın yayılması engellenmiş oluyor. Ne yazık ki virüs mutasyonlara devam ediyor. İnsandan insana bulaşma özelliği kazanıyor. Hayvandan insana geçen mikroorganizma kazandığı yeni formlarla insandan insana bulaşmaya başlıyor. Bizim alışkın olduğumuz, insanlarda hastalık yapan korona virüsler nezle yapıyordu. Bu son 20 yıl içinde üç kez yaşadığımız salgınlardaki korona virüslerdeyse hayvanlardan insana geçti ve insandan insana yayılma eğilimi göstermeye başladı” şeklinde konuştu.

“Umut verici çalışmalar devam ediyor”

Halihazırda bir tedavi yöntemi bulunmayan korona virüsle ilgili çalışmaların devam ettiğine değinen Gönüllü, farklı antiviralleri birbiriyle karıştırarak hastalık üzerinde denemelerin yapıldığını dile getirdi. Yakın bir gelecekte aşının geliştirileceği yönünde umutlu olduğunun altını çizen Gönüllü, “Şu anda virüsler için kullanılan ilaçların doğrudan bu yeni üremiş korona virüslere etkisi olmadı. Halihazırda bazı çalışmalar yapılıyor. Farklı antiviraller birbirleriyle karıştırılarak bu hastalık üzerinde deneniyor. Henüz kesinleşmiş, netleşmiş bilimsel bir yanıt alınamadı. Umut verici çalışmalar devam ediyor. Bu arada aşı geliştirilmeye çalışılıyor. Yalnız aşılar öyle birkaç gün içinde halledilecek şeyler değil. Uzun bir süreç gerektiriyor. Kısa bir süre içinde olmasa bile yakın bir gelecekte aşısının geliştirileceğini düşünüyorum. Bilimsel çalışmalar da o yönde gösteriyor” diye konuştu.

“Maske de yüzde 100 koruyucu değil”

Hastalığın doğrudan öldürücü bir etkiye neden olmadığını vurgulayan Gönüllü, şu ana kadar korona virüs tanısı konularak hayatını kaybeden kişilerin başka hastalıklarının olduğunu da belirtti. Hastalığın belirtilerinden de bahseden Gönüllü, herhangi bir şikayette hastaneye başvurulması gerektiğine dikkat çekti. Hastalığa yakalanılması durumunda evden çıkılmaması gerektiğini söyleyen Gönüllü, mutlaka dışarı çıkılacak durumlarda da maskenin yüzde 100 korumayacağı konusunda görüşlerini aktardı. Gönüllü, “Çin’de üredikten sonra bütün dünyaya yayıldı. 26’ya yakın farklı ülkede bu hastalık tespit edildi. 20 bin 500 civarında kaydedilmiş vaka vardı. Bu vakaların da 360 civarı vefat etmiş. Yani yüzde 2 gibi bir oranda hastalarımızı kaybetmişiz. Bu kaybedilen hastaların daha çok başka hastalıkları olan bireyler. Benim bildiğim kadarıyla 15 yaşın altında hiçbir hastaya rastlanmadı. İnsandan insana bulaştığı için; Çin’den gelen bireylerle de teması olmayan kişilerde de hastalık görülmeye başlandı. Hastalık yakınmalarını da iyi bilmek gerekiyor. Hastalar genelde; ateş ve akciğer belirtileriyle doktora başvuruyor. Ateşin yanı sıra da nefes darlığı, solunum sıkıntısı gibi yakınmaları oluyor. Dolayısıyla bu hastaların ‘Çin’den gelen yakınları var mı’ diye araştırmak gerekiyor. Her öksürük, nefes darlığı ve ateş korona virüs hastalığı değildir. Grip hastalığına yakalandığımızda ne yapıyorsak aynısını yapmamız gerekir. Eğer hastaysak dışarı çıkmayacağız. Mümkün olduğunca kendimizi izole bir ortama taşıyacağız. Dışarı çıkmak zorunda olanlar maske takabilirler ama maske de yüzde 100 koruyucu değil. Hasta birey öksürdüğünde ya da hapşırdığında yüzünü koluyla veya bir peçeteyle kapatması gerekiyor. Siz hasta olabilecek bir bireyle temasta bulunduysanız mutlaka elinizi yıkamanız gerekiyor. Elinizi en az 20 saniye boyunca sabunla yıkamanız gerekiyor. Sabun ve su bulamadığınız bir ortamdaysanız alkollü peçetelerle de olabilir. Benzer yakınmalarınız varsa da mutlaka bir hekime gözükmek gerekiyor. Ayrıca paket mektup gibi cansız objelerden bulaştığına dair bir bulgu yok. O yüzden Çin’den gelen kolilerden endişeye gerek yok ” ifadelerini kullandı.

“Birden fazla antiviral kullanılarak hastalık önlenmeye çalışılıyor”

Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) denetiminde korona virüsün tedavisine yönelik çalışmaların devam ettiğini söyleyen Gönüllü, Pasteur Enstitüsünün 20 ay içinde aşının geliştirileceğine dair yaptığı açıklamaya da dikkat çekti. Gönüllü, “Dünya Sağlık Örgütünün denetiminde tedavi çalışmaları yapılıyor. Kullanılan ürünler antiviral dediğimiz ürünler. Birden fazla antiviral kullanılarak hastalık önlenmeye çalışılıyor. Ümit verici gelişmeler var. Bu tedavi edici kısmı. Aşı da koruyucu kısmı. Aşının geliştirilmesi kısa sürede olmuyor. Pasteur Enstitüsünün söylediğine göre 20 ay içinde bu ay oluşturulacak, etkinliği denenecek ondan sonra insanların kullanımına sunulacak. Aşı olan bireylere hastalığın bulaşması engellenmiş olacak” şeklinde konuştu.

“Çok korkulacak bir hastalık değil ama salgın yapabilir”

Çin’de ortaya çıkan virüsün tedirginlik yaratsa da korkulacak bir hastalık olmadığını söyleyen Gönüllü, “Çok korkulacak bir hastalık değil ama tabii ki salgın yapabilir. Hastalığın bulaştığı 1 birey 2,2 kişiye ulaştırabiliyor. 7 günde bir de bu sayı iki katına çıkıyor. Bugün 20 binse bir hafta sonra 40 bine çıkıyor. Önlemler alındığı için zaman içinde bulaştırma hızı da azalacak. Hastalık salgın yapamayacak hale de gelecek” dedi.

İhlas Haber Ajansı

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN